Pazartesi, Kasım 30, 2009

el classico bobo


nedense beşiktaş a hep iyi yabancı gelmediğinden yakınır sonrada iyileri bulunsa hemen harcar kötülerle yola devam ederiz. guinti ve zago bi sezon daha oynasaydı münch bi sezon daha ortalasaydı pascalı tutup carewle oynatsaydık neler olabilirdi acaba



Bu sezon ki yeni oyuncağımızda bobo avrupa en çok gol atan beşiktaşlı fenerin umudu alan sivasta şampiyonluk potasına sokan. Acaba gönderilmek için insan daha ne yapardı devre arası satar sonrada nobreyle gol duasına çıkarız artık. nihatı satan sergeni satan ilhanı satan pascalı satan şampiyonluğu satar tezahuratına yeni bir kurban daha mı geliyor.
Beşiktaş altyapısı çalışmıyo diyenlere sormak istiyorum bobo beşiktaş altyapısından yetişmedi nerde yetişti geldiğinde 19 lu yaşlardaydı, Hürrem sultanı Barboros Hayreddin Paşayı Türk yaptık sevdik sahip çıktık da niye boboyu türk yapıp sevemiyoruz.

8jk D.S.


Kazım için artık hayat 8jk D.S ve 8jk D.Ö diye ikiye ayrıldı. Keşke 8 çizerken cebinde 8 taş yerine 8 nazar boncuğu alsaydı Malzumun ahını alan kazım ahesta ahesta çıkışını izliyodu
e demedi deme kazım bizim tezahuratlarımız bir allahım birde sen varsın diye biter .Büyüklüğümüzdendir kazıma lazım olan acil şifaları dilemek gönlümüzün borcu.

Çarşamba, Kasım 25, 2009

yine imkansıza gidiyoruz


Bu ülkeye 3 gidişimizi hatırlıyorum 2 si hezimet biri zaferle sonuçlanan şimdi yeniden hezimet ile zafer arasında bi yerdeyiz. Gökhan zanın yokluğu hezimetten uzak bir maç olcağı hissi veriyor Zaten defansınızda ferrari var ise hezimet değil zafer planı yapmalısınız.Aslında umudun bittiği yerde falan da değiliz yapmamız gereken luce zamanlarında olduğu gibi kontrol oyunu oynamamız umarım mustafa denizli maç sonunda doğru on biri bulma alışkanlığından vazgeçip; sağlam bir takım çıkarır. Oyunu 70 dakika tutabilirsek onlar boboyu tutamazlar


Futbolcular kalbimizdeki beşiktaşın büyüklüğü hatırlamalı beşiktaşımızın marka değeri için mancestar galibiyetini tarihimize eklemeli

Salı, Kasım 24, 2009

i... hakem


şerefsizliğin bu kadarı...


Ahmet Çakar diye önce hakemlik sonra spor yorumculuğu sonra yarışma programı sonra sinema gibi her bi moka atlamış ama hala "imne"likten kurtulamayan bi hakemin öyküsü ....adam gündemde kalmak için reyt,ng için saçma sapan açıklamalar yapıyo adam gibi gözükmeye çalışıyo ama herkes onun ne mal olduğunu biliyor çıktığı programda önce y.d ile konuşuyo sonra türbünlere oynuyo yalaka . bu öyle bi saçmalıktır ki adam utanmadan bütün DÜNYANIN kabul ettiği saygı duyduğu BEŞİKTAŞ TARAFTARINA saçma sapan yorumlarda bulunuyor


milliyetten alıntıdır....



Çarşı'ya ateş püskürdü

Ahmet Çakar, Kanalturk ekranlarında yayınlanan Son Kale programında Başkan Yıldırım Demirören'in telefon bağlantısından sonra Beşiktaş taraftarı için açtı ağzını yumdu gözünü Ahmet Çakar, Kanalturk ekranlarında yayınlanan Son Kale programında Başkan Yıldırım Demirören'in telefon bağlantısından sonra Beşiktaş taraftarı için açtı ağzını yumdu gözünü Ahmet Çakar: "Yazıklar olsun böyle taraftara. 100 yılın en kötü taraftarı. Beni şeref tribününe assalar da bunu söyleyeceğim. Türkiye'nin gelmiş geçmiş en kötü taraftarı. Yemişim desibelini. Sen istersen stadı yık. Ne işe yarar. Geçsinler bu ayakları. tekrardan söylüyorum Beşiktaş taraftarı Türkiye'nin ve 100 yılın en kötü taraftarıdır

Pazar, Kasım 22, 2009

DÖNÜYORUZ


fener galibiyetlerinin tadını unutmaya az kalmışken, fink ata ata yendik. En güzeli de temizz bir şekilde yendiğimiz için ağlak fener yazarları bile ağlıyamamıştı ağlayan tek kişi twittiğimiz kazımdı insan sormadan edemiyor kazım sana ne lazımdı.Bu takım 13maç yapmış sadece 4 takım gol atabilmiş en azından futbol mantığının %50 si çözülmüştü. diğeri doğrular için de doğru oyuncuların yerinde oynaması gerekiyordu. bobo sol açıktan forwade gelince gol atmayı birden hatırladı maçı koparan rakibin umudunu kıran golü attı koşup mücadele eden formayı giyen değil formayı ıslatıran fink delgadoya selam edip devre arası ben gitmem golüde muhteşemdi. pancudan beri o bölgede topa vuran oyuncu eksiğimizde giderilmişti. mustafa hoca bi sevenleri bide ernst fink ikilisi ayırmasa 2*2 =4 kupa matemetiği yapmaya başlıcaz

takıma luce güveni gelmiş maçın her anında biz bu maçı her türlü alırız rüzgarı, inönüdeki sisi çoktan dağıtmıştı. gerçi buna en çok üzülen tabelayı net bi şekilde gören fenerlilerdi.İçimden yazımı ercan saatcinin metin özülküye dediği bi lafla bitirmek geldi 'nası koyduk ama'

Cuma, Kasım 20, 2009

Sen Benim Her Gece Efkarım

Sen bizi stadda dövdüren
Yüzüne sövdüren
Sabote ettiren
SöylediğiHer lafı yiyen
Milyon Euro veren
Bizi rezil eden

Mabedin tam orta yerinde
Büyük bir yüzsüz var
Şeref tribününde
Temizlik bize sökmez ulan
Dönmeyiz bu aşktan
Gidecek bu başkan
eğer sadece üç puan için vazgeçeceksek eğer fener maçı diye bağırmıcaksak nerde kaldı bizim aşkımıza tutkumuz...

maç öncesi analiz

Maç öncesi artılar: Bobo ilk onbirde, herşeye rağmen bence kesin oynaması gereken yusuf ilk on birde, ferrari-sivok oynuyor (en az gol yiyen savunma), ernstin Beşiktaşlı Ernst olarak anılmak istiyorum açıklamaları, yine her şeye rağmen Rüştünün oynaması, moralimiz düzgün, yenersek puan farkı dört olacak.

Eksiler: En önemlisi İsmail Köybaşının sakatlanması, orta sahanın hücuma değil defansa yönelik oyunculardan oluşması, Tabatanın umutsuz vaka olması,taraftarın içindeki durum,tiribün liderlerinin 1 yıl yasaklanması, yönetimin maç öncesi kimlik kontrolü yapacağını açıklaması, bugün Beşiktaş ilçesindeki ruhsuz hava ve Mustafa Denizli.

Eksiler daha fazla gözüküyor ama ben özellikle Ernst' e çok güvendiğim için maçı kazanacağımızı düşünüyorum. Ayrıca Bobo' nun da istediği topları alırsa, Tabata' dan değil, Yusuf' tan bu maçta patlama yapabilir. Fenerbahçe bu sene farklı olarak deplasmanlada atak oynayamıyor. Onun için maç az gollü geçer. Muhtemelen 1-0 ya da 2-0 kazanırız.

Çarşamba, Kasım 18, 2009

fener maçı yaklaşırken

yıllarca bne fener diye bağırdık inandıramadık!


Şöyle erkekçe kıran kırana bir maç olsun ama biz kazanalım dicem ama fenerle öle erkekçe bir maç oynanmaz.Umarım düzgün bir hakem çıkar kalede rüştü ortada u.inceman forwadde nobre oynamaz Bu maçın hakkı ferrarinin golüyle kazanmamız olur
aslında bu maça yorum da yapılmaz yazı da yazılmaz yeter ulan yenin artık

Salı, Kasım 17, 2009

DEMODE YÖNETİM BEŞİKTAŞI MAHFETTİN!!!


Seksenli yılların sonu doksanların başı. Hatırlayın; futbolcuyu gece operasyonu ile kaçıran yöneticiler hem de gözlerini kapatıp nereye götürdüklerini futbolcuya bile söylemeden. Kulüplerin bütün harcamalarını cebinden yapan; buraya dikkat verdikleri parayı hibe etmeyen borç hanesine yazan başkanlar. Niye çünkü seçimde o borcu ödeyen çıkamıyacağı için koltuk sağlam. Taraftara beleş bilet dağıtan onları bağırtan sonra da aynı adamlardan küfür yiyen yönetim. Hatırladınız mı?
Şimdi bir de şu anki yönetimimizi düşünün. Fark görebiliyor musunuz?
Alın borç miktarları: 16 Şubat 2008: Demirören' e borç 41 milyon , diğer borç 51 milyon toplam 92 milyon TL.
2 Mayıs 2009 Başkana 61 diğer 73 toplam 134 milyon TL.
15 Kasım 2009 başkana 59 (iki milyonu alıp yazın tatil yaptı galiba) diğer 121 toplam 180 milyon TL.
Tam borç batağındayız. Bu parayı yeni seçilecek başkan nasıl ödeyecek. Hem de Yıldırım Demirören seçimi kaybederse alacağını isteyeceğini defalarca söyledi . Yani her işin bir bedeli var diyerek başkan olacaksan bu bedeli ödeyeceksin demek istiyor. Tam Ali Şen'lik ya da Mehmet Ali Yılmaz'lık örnekler. Onlar da aynı şeyi yaptı yıllarca başarısız olmalarına rağmen başkanlıkta kaldılar. Yani başkanlıkta kalmak istiyorsan cebinden para ver bi süre alma nasıl olsa hesaba yazıldı.
Gelelim bu haftaki maça. Bizi kişiler ilgilendirmiyor. Bızı formamız ilgilediriyor. Takımız ilgilendiriyor. Onun için ne olursa olsun feneri yeneceğiz. Yendiğimizde de bu sene de şampiyon BEŞİKTAŞ demektir.
Şampiyon olsak ta Şampiyonlar Ligi Şampiyonu Olsak ta Süper Kupayı alsak, dünya takımlar şampiyonu olsak ta YILDIRIM DEMİRÖREN YETEEEEEEEEEEEEEEEEER.

Pazartesi, Kasım 16, 2009

bjk 84 efes 88




Maç başladıktan 15 dakika sonra stad dolmaya başladı. Maçlara niçin seyirci gelmiyor diyen zihniyet maçlara bu insanların nası fedakarlıkla girdiğini görmezden geliyordu.Stadın 2 girişi olmasına karşın böyle önemli bir maça tek kapı açılmış. Tabi maça girdikten sonra bilette yazan koltuğa oturmak hayalinden bahsetmiyorum bile maç girişinde y.d. futbol maçında paralı adamlarına dövdürdüğü kişileri kimlikle tespit etme cabası da takdire şayandı.beşiktaşlı başkana küfür edilmez kutsal pankartını koruma görevi 8 polise verilmişti.Neyden korudular çok merak ediyorum.çünkü insan kaderinden kaçamazdı.Tezahurat artık yeter de değildi gideceksin gidekceksin demirörendi
Neyseki parkedeki mücadele bu yaşananları unuturacak düzeydeydi.Beşiktaşın yabancı rotasyonunda sorun olmamasına rağmen yerli rotasyonu özellikle bu tür maçlar için biraz hafif kalıyor. cevher hayatında ilk defa ilk 5 oyuncusu olmuştu. İnsan efeste oynayan eski beşiktaşlılar kerem kaya muratcanı görünce beşiktaş için biraz daha üzülüyordu. bu stadda bu yerlilerin yanında başaralı yabancı kombinasyonuyla bir eurolig şampiyonu çıkarabilirdi pekala
Maçın bir diğer güzel yanıda pascalın maça gelmesiydi. hani bir tezhuratımız var ya beşiktaşlı olunmaz beşiktaşlı doğulur. Bunu yalana çıkarırcasına beşiktaşı destekliyordu bu fransız beşiktaşlı doğmadı ama beşiktaşlıyım diyen herkesten fazla beşiktaşlı oldu.
Sadece sahamızda bir maç keybetmiş ve son kaybettiğimiz maçta olmayacaktı. yalnız parkedeki mücadele arenayı dolduran herkesi fazlasıyla mutlu etmişti.

Cuma, Kasım 13, 2009

Beşiktaş Wenger ini Arıyor



Beşiktaşın bu sezon sadece şampiyonluğu kaçıracağını düşünüyorsanız, yanılıyorsunuz.Bu sezon hiç olmadığı kadar genç yeteneği kadrosununda barındırıyor olmasına rağmen onlardan nekadar faydalanıyor onu inceleyeciğiz.
Öncelikle nedendir bilinmez herşeyi tam olmasını istediğimiz Batuhanımız var.İtip kaktığımız ,hocasını her medeni insanı eleştireceği gibi eleştirdiği için antepe gönderdiğimiz Batuhan.Bu yaşananlar Türk futbolunun en büyük yıldızını; yıllarca başka formayla izleceğimiz sergen-u.ekşioğlu polemiğini hatırlattı bana. Kim kazandı Beşiktaş mı Sergen mi? yoksa u.ekşioğlumu(biliyorum çoğumuz onun kim olduğunu bile unuttuk) Beşiktaşımızın kaç şampiyonluk kaçırdığını yüzüncü yıldaki sergen gollerine bakarakta anlayabiliriz.
Sonra U17 yıldızı Necip Uysal, belki en çok kaybedince üzüleceğimiz yeteneğimiz çünkü müthiş bir oyun yeteneği var ve milyonlarca tüpçü avrosu harcadığımız ön liberoda oynuyor. U17 yarıfinalde elenirken takımın dikkat çeken en önemli yeteneğiydi.Stili frank lampard a benziyor.Altyapımızdan yetiştiği için uzun yıllar oynayıp kaptan olacak nitelikle
A2 takımızın yıldızı Onur Bayramoğlu , Sergen bile bu çoçuk süper diyor yaşına göre mühiş fiziği ve oyunun her iki yönünü oynayan bir yapısı var .lakabı kaka ve şimdiden facebookta hayran kitlesi var
Sağbek rıdvan şimşek, özellikle recepi özleyenlere dikkatle izlesin. Bank asya 1.liginin genç yetenek ödülünü aldı
Tabiikide İsmail Köybaşı, Allahtan o kaybolmayacak oynama şanşını verildi.
Nediyosunuz bu kadar yetenekli gençi buldu ama Arsen Wengerini bulabilecekmi?
Mustafa Denizli ilk beşiktaşla anlaştığında tribünlere çağrılmamıştı.Eğer bu gençlerle bir şampiyon çıkarabilir ise bırakın stadı karşı kaldırımdan bile çağırırlar.Belki s.özkandan mesi yaratma heyecanından vazgeçip onu rıza hocaya Eskişehire emanat eder ve bu gençlere yer verirse...
Böyle bir hayalin peşinden gidecek kadar cesur yürek mi ?belkide biz öyle olmasını istiyoruzdur.
Adı Mustafa diye mi çok şey istiyorum Ne biliyim faydası olurmu ama Mustafa Denizli Mustafa Kemal 'in gençliğe hitabesini okumalı !!!!!

Perşembe, Kasım 12, 2009

Bir zamanlar ben de Terry gibi sevdim FERİDUN DÜZAĞAÇ




Gözbebeğimiz bir taneciğimiz Arda Turan Diyarbakırspor maçında golünü attıktan sonra bir meşın men ‘machine man’e dönüştüğü an hakkında O’nun menfaati için yazan bir fani olarak inceden tırsıverdim. Yumruklarını sıktı ağzını Neyşınıl Coğrafik’de ceylan görmüş bir aslan gibi açtı ya sandım ki sol tekmeyi koyup ekranın camından ‘Çok konuşma Fe ağbi’ diyecek. Vücut dili jest ve mimik analizinde tokatçı doktor Sayın Çakar denli bir iddia sahibi değilim elbet lakin gol sevincinde saklı duran öfke ve patlamayı hissetmemek için kalpsiz ve akılsız olmak gerekir sanırım. Arda, yüreği sevgi dolu eminim ki zamanında günlük tutan, kendince şiirler yazan hatta ilk gençlik döneminde aşık olduğu kıza açılamayacak kadar saf ve mahcup bir genç adam. Son röportajlarından birinde doğup büyüdüğü mahallesini - yamulmuyorsam Bayrampaşa idi- yaşına inat bir nostaljik eda ile anlattığı satırları okudum. Kronik mutsuz ve profesyonel umutsuz bir ahkam kesici olarak, buradan Galatasaray yetkililerine ‘Arda Turan gerçeği’ne, O’nun mutluluğu ve neşesi adına, el atmalarını öneriyorum nacizane. Gol attıktan sonra anneciğine babacığına sevgisini sunduğu ve gülümsediği günlerinde görmek istiyoruz O’nu. Şu üç günlük yalan dünyada bilirim ki nostalji mutsuzluktan ve yetinmezlikten doğar.***Biz Beşiktaşlıların Fenerbahçe nostaljisi vardır mesela. Tamamıyla mutsuzluktan ve kahırdan beslenir. Tek gerçek İngiliz Sör’ü Gordon Milne dönemi. O zamanlar lise üniversite çağlarım; Beşiktaş’ımız lehine neredeyse yirmilere varan bir galibiyet farkı. O dönem Beşiktaş’ımız Beşiktaş’tı. Herkesin sempati ve hayranlıkla izlediği bir takım. Anadolu’da nefret edeni olmayan tek büyüktü, altın çağ idi işte. Altyapı altın değerinde idi. Son on yıl içinde getirildiğimiz noktayı anlamakta ve kabullenmekte zorlanıyorum ne acıdır ki; önümüzde ezeli rakip ebedi dost -hiç değilse benim için öyle- Fener maçı var. Son yıllarda hem de İnönü’de istediğini kolayca alan Fenerbahçe. Zorlu bir derbiye değil Dolmabahçe’ye çay içmeye gelir gibi gelen bir Fenerbahçe. Bu maç ile ilgili tahminimin bir kıymeti olmayacağının farkındayım. Geçen hafta bu sezonun Beşiktaş’ımız için kapandığını yazıp baltayı taşa aklını Beşiktaş’a vurmuş bir bahtsız olarak anlatmak istediğim tek şey ‘büyük takım refleksleri gösterebilmek’ noktasında yitirmeye başladığımızı hissettiğim takım direnci ve hırsıdır. Sayın Denizli’nin Trabzon maçı için yaptığı ‘kaybı telafisiz’ analizine saygı duyabiliriz lakin çıkardığı on bire ve oyun anlayışına şiddetsiz itirazım var. Kaybetmemek zorunda olduğunuz bir maçı bir şekilde kazanabilirsiniz. Önümüzde iki kere kazanmak zorunda olduğumuz bir derbi maçı var. Hem yarıştan kopmamak hem de Fener’in neredeyse amansız üstünlüğüne giden bir istatistiği psikolojik eşiğin sınırında iken revize etmek adına kazanmak zorunda olduğumuz bir maç. Hocamızın meşhur şapkasının ve içindeki siyah-beyaz tavşanların yetisini nefesleri tuttuk bekliyoruz. Ben başta güler yüzlü güzel başkan Sayın Şener, Hügo ‘Boss’ ve tüm Trabzon camiasından sergilediğimiz ilkel ve ‘stratecik’ oyundan dolayı özür dilerim valla. Bunca yılın seyredeni olarak ilk kez bal teknesinden çıkmış bir galibiyetimize şahidim; Size denk geldiği için üzgünüm. ‘Outlet’ bir galibiyet oldu, defoluydu. Bu Beşiktaş da zaten hızla Beşiktaş Outlet’e gidiyor. Altın çağı en fanatik döneminde bizzat yaşamış bir kartal olarak kuytularda küskünüm. Mustafa hocam manda yuva yapmış söğüt dalına yavrusunu nasıl da kaptınız Trabzon’da. Reha Muhtar Beşiktaşlısı ile girdiğiniz diyalogun bir benzeri için ben de aramanızı bekleyeceğim. Kaynağımı söylemem ama benim duyumlarım da aylardır ‘duran top’ çalıştırmadığınıza dair. Bu bilgi kafalardan seker gol olur. Yattığımız yerden maç seyredip yazıyoruz diye Beşiktaş’ımızı yatanlara bırakır mıyız sanırsınız. Teessüf ederim***5-5 biten maçı izleyemedim zaten ruhen de izleyemezdim. Biz Beşiktaşlıları bozar öyle gollü maçlar bu sezon ‘cıs’ olur. Bir of çeksem karşımdaki dağlar tıs olur. Gençlerbirliği’nden Hurşit Meriç’i okurlarına ilk ihbar eden hariçten gazelci olmaktan gururluyum. Gökhan Emre’nin Ciksin golüne hasta olduğumu da belirtirim lakin maç sonu attığı golleri Kartal Cezaevindeki mahkumlara yolladığı için kendisiyle ilgili olumlu izlenimlerimi arkadaşlar içerden çıkana kadar sizinle paylaşmamayı güvenliğim adına zorunlu buluyorum. Tolunay hocamız da atom parçalamaya başladı, tebrik ve takdirlerimi kabul buyursun. Haftanın golü başlıktan da kolayca anlaşılamayacağı gibi Teri’nin Mençıstır’a attığı goldür benim için. Büyük takımlara yıllarca aşkla ve sadakatle bağlı büyük oyuncular kolonisinin önde gideni Teri. Finalde penaltı kaçırınca yıkılmıştı ya bu gol O’nun intikamı olması açısından en anlamlı goldür. Arda’nın da Galatasaray’a öyle büyük bir kaptan olmasını dilerim. Koloninin Beşiktaşlısı Rıza’mız, adamımızdan sonra bir büyük kaptan özlemiyle tutuştuğumuzu da isyan ile haykırırım. Marsiyo Nobre’yi Fener’den aldıktan sonra Saracoğlu’na kaptan çıkarıp kendi sığ kafalarınca şekil yapan ‘Outlet zihniyet’e de Hakkı Yeten derim, yeter umarım. Altın çağı göremeyen genç Beşiktaşlı arkadaşlarıma da üzülerek ve maalesef ‘Seninle benim aramda İstinye Park var’ der susarım. Ah güzel Beşiktaş’ım kan tükürsün adını şanını unutup ananlar; sana benim gözümle bakmayan gözler kör olsun. Teri’nin eşi kör olursa ne olur; Teri’nin körü olur. Teri’nin formasını sevdiği gibi sev beni...

Salı, Kasım 10, 2009

isyankar parkeler


Çoçukluğum Ankara kahvelerinde beşiktaşımızın maçını izlerken gol olunca boynuna sarılacağım, çak ortağım diyeceğim birinin hasretiyle geçti. Golümüzü ıslığımla sesizce değil tezahuratlarla kutlamak istedim Kalbimin orta yerinde olan büyük yangını yakacağım büyük kalabalıkların içine akmanın hasretiyle büyüdüm. tribünde geçen seneler geçmiş açığını kapatma telaşıyla geçti. hep o yüzdenedir ki en koyu kartal gol gol gollerde ben vardım
Ne zaman ıssız bi beşiktaş görsem kalbimin buruk kalışı ondandır İstanbullu olduk kurtulduk ıssızlıktan derken gözüm telekom maçındaki boş tribünlere takıldı .Çimlerledeki golsüzlük y.d.nin küfürleri bizi rengimizemi küstürmüştü.

Üstün tüpçü zekası sayesindeki cola turkadaki para futbol turkaya aktarılmış ve takımımız parasız kalmıştı ve haftaiçi parasızlık protestosu yapmıştı.Ama öyle bi çıktılar ki parke ağladı ilk yirmi dakkada 20 fark hemde hepsi bi pascal yüreğinde imansız hırsındaydalar. el amin diyerek en sonunda chatmınımıza bulmuştuk

Biliyorum Haftaya efes maçı var ve orda bu isyanı herkes görecek ve sahip çıkacaklardır.Arenaya gelmeden hazır olun inanılmaz bir takımımız var çok seveceksiniz hemde çok.




Pazartesi, Kasım 09, 2009

193∞ Bir Daha Gel Samsun'dan 193∞


Sizler, yani yeni Türkiye'nin genç evlatları! Yorulsanız dahi beni takip edeceksiniz... Dinlenmemek üzere yürümeye karar verenler, asla ve asla yorulmazlar. Türk Gençliği gayeye, bizim yüksek idealimize durmadan, yorulmadan yürüyecektir.


Mavi bir aydınlık doğuyorsa yüreğime

Mutlu bir geleceğim varsa

Özgürsem yenilmemişsem güç giriyorsa bileklerime

Sendendir.


Saban ardında gülüyorsa çiftçinin gözleri

Demiri daha iyi dövüyorsa eller

Güçlüyse uyanıksa kıvançlıysa

Seni düşündüğümdendir.


Övgüler yazıyorsa bütün şairler

Düşüncelerdeysen diller seni söylüyorsa

İlk adını öğreniyorsa çocuklar

Büyüklüğündendir.


Yas tutuyorsak milletçe her on Kasımda

Ağlıyorsa yüreğimiz susamışsak yanmışsak

Destanlar söylemişsek büyük adına

Sana inandığımızdandır,

Lyon: 5 Marsiya: 5 Gol Videosu


Halısahada bile bu kadar gol olmaz iken Fransanın iki takımı arasındaki gol düelosu nefesleri kesti. Erman hocanın hakem yorumları ve Rıdvan Dilmenin yerleşim hatalarını bi kenara bırakıp futbolun bir keyif oyunu olduğu bilinciyle bu enfes maçın tamamını bulup arşivlemenizi tavsiye ediyorum.Maçı kaçırdıysanız bile golleri kaçırmayın .

http://www.tribuntv.com/lyon-marsilya-5-5-macin-golleri-ve-ozeti-haber5292.html

Pazar, Kasım 08, 2009

Türkiye:3 Kolombiya:5


Milliler muhametle öne geçmelerine rağmen galibiyeti koruyamayıp maçı uzatmaya götürdüler . Doğum gününde penaltı kaçıran furkan günün şansız adamıydı. Guintiden beri boş kalan ön libero Neciple dolmaya aday. M.denizli çalkantılı dönemde beşiktaşın yeni yıldızına sahip çıkıp kaybolmasına izin vermez umarım. Toshack giderken Nihatı bırakmıştı Denizlide giderken günü bırakıp geleceği Necipi bırakmalı bizce.

Kalbimiz U 17 lerle



Bauchi şehrindeki Abubakar Tafawa Balewa Stadı'nda oynanacak karşılaşma TSİ 17.00'de başlayacak. Karşılaşma, TRT 3 ve Eurosport'tan da naklen ekrana gelecek. Beşiktaştan kim izliyor geleceğin yıldızlarını merak ediyorum . A milli takımda yaşadığımız hüsranı u 17 ler yaşatmayacaktır.

Çeyrek finale nasıl geldiler

Türkiye,çeyrek finalde mücadele etme hakkını 2. turda Birleşik Arap Emirlikleri'ni 2-0 yenerek elde etti. Ay yıldızlı ekibimiz 2. tura ise Burkina Faso'yu 1-0, Kosta Rika'yı 4-1 mağlup edip, Yeni Zelanda ile ise 1-1 berabere kalarak grup birincisi olarak çıkmıştı.

Kolombiya,2. turda Arjantin'i 3-2 mağlup ederek çeyrek final vizesi aldı. Kolombiya grup maçlarında ise Hollanda'yı 2-1 yenmiş, İran 0-0 ve Gambiya ile 2-2 berabere kalıp grup ikincisi olarak 2. tura yükselmişti.

Cumartesi, Kasım 07, 2009

Umutlara Tutunduk




Sezonu bitirmeye az kalmışken umudumuzu ernst tazeldi. Aklıma pancunun o muhteşem 90'dakka golü geldi Kaderimizi değiştirmişti umarım bu senede aynı şekilde olur Dönebilirmiyiz kaldırabilirmiyiz bu ligi fener maçında göreceğiz . Maç tamamen en güçlü yanımız savunmamızda oynandı .Ferari sivok ernst fink dörtlüsü pozisyon vermeyi başaramasa da en azından güven vermeye çalışıyor.Nobreyle gol atmayımı düşünmek ilk yarıyı çöpe atmamıza neden oldu. Galiba kalemizde artık bir beşiktaşlı göreceğiz bundan sonra umarım denizli fener maçında yap bozunu kaleden başlamaz. i.köybaşı bu ligin göz bebeği ve beşiktaşın bu seneki umut ışığı oldu.Bu sezonu belki kupasız bitereceğiz ancak solbeksiz bitirmeyeceğimiz anlaşıldı. İkinci yarı o baskıda ekremi solbeke alıp i.köybaşı nı onun önüne koymak belki ikinci gol dakikasını öne çekebilirmiydi diye düşünmeden geçemiyor insan. karagünümüzü karakartala çeviren ernstimizi saygıyla selamlıyoruz.M.Denizli maçın sonunda doğru onbiri bulma huyundan vazgeçmesi dileğiyle


Beşiktaş Ruhu ve İlkeleri üzerine... " YıLmaz Erdoğan




Televizyonun hayatımıza zerkettiği reklam ve az sonra'lar arasında bir yerde bir Beşiktaş lafı duyunca, manasız zapping seyahatimin sanki bir amacı varmış gibi oldu... Her zaman olduğu gibi konuşması haber olan kişiden çok, fondaki adam bağıra çağıra konuşuyordu. Başkanın o günkü açıklaması montaj marifetiyle anlamsız hale geldiği için sadece şu sözleri seçebildim:... Beşiktaş'ın ilkeleri ve Beşiktaşlılık ruhu bakımından........................Sonra düşündüm? Neydi bunlar gerçekten? Beşiktaş İstanbul'un merkezinde bir semttir. Geleni geçeni de çoktur, oturup kökleşeni de.... Bir ayağı denizdedir, martılar dolaşır balıkçı teknelerinin arasında....Vapurlar yanaşır iskeleye, motorlar sanki pikniğe gider, günde yüz kez Üsküdar'a, Kadıköy'e... Ben bu ilçeden binlerce kilometre uzakta bir küçük şehirde doğdum. Ve doğma büyüme Beşiktaşlıyım. Bizzat ilçeyi görmem için on dokuz yıl geçmesi gerekti doğumumun üstünden. Babam da Beşiktaşlıydı benim ve ben babamı herkesten çok severdim. Öyle güzel adam Beşiktaşlı olmuşsa vardır bir bildiği dedim ve "siyah beyaz" , hayatımın önemli bir bölümü oldu! Derken Ankara... Ve asfalt üzerinde minyatür kale yılları, oradan lisans sahibi bir futbolcu olarak 19 Mayıs Stadyumu, yan sahalarda çamurlu futbol zamanları... Futbolun ne kadar basit ve ne kadar da karışık bir savaş oyunu olduğunu bizzat içine girerek öğrendiğim yıllar...Ve sonra futbolun beni hiç terketmeyecek bir aşka dönüşmesi... Peki neden İstanbul'daki bir semtin takımını tutar Hakkari'de bir çocuk? (Kuşkusuz bu diğer takımlar için de geçerlidir ama, bu yazı Beşiktaş'ı kapsamaktadır.) Çünkü Beşiktaş'ın en değerli, en ünlü, başkaları tarafından en çok paylaşılmış markası BJK' dir... Beşiktaş değil! Eğer siz BJK'yi bir futbol takımından ibaret görüp tutuyorsanız, siz Beşiktaşlı değil, Beşiktaş' lısınız... Bir kulübün sadece bir birimini tutarsanız siz sadece futboldaki başarıya ortak olmak için herhangi bir kulübe yatırım yapmış hisse avcılarısınız... "Takım Ruhu" sözü tartışmalıdır bana göre...Takım ruhu ile kulüp ruhu aynı şeyler midir? Takım ruhu sadece futbolu kapsar ama kulüp ruhu o kulübün tüm faaliyetlerini! Bir takımın değil, bir kulübün ruhu olabilir... Biz, futbol takımı şampiyon olursa Beşiktaş'lı olduğumuz için gurur duyarız ama olmazsa da gurur duymaya devam ederiz. Çünkü bizim Beşiktaşlılığımızı hiçbir maçın sonucu değiştiremez! Peki Beşiktaşlı olmak için " ben artık Beşiktaşlıyım" demek yeterli midir? Aslında bugün yeterlidir ama yetmemesi gerekir. Dur bakalım o kişi Beşiktaş'ın ilkelerine göre hareket edecek midir? Öyleyse nedir Beşiktaş Jimnastik Kulübü'nün ilkeleri. Kendimce sayıyorum genel kabul görmezse bunları "kendi" ilkelerim sayarım : Jimnastik sporuna ilgi göstermek! Bu spora bayılmasak bile onunla ilgilenmek ve Türkiye'de jimnastik deyince BJK' yi akla ilk gelen kulüp yapmak boynumuzun borcudur! Çünkü kulübümüzün adı bu! Bu isim Beşiktaş için eskiden kalma manasız bir tabela kazası olmaktan derhal çıkarılmalıdır! Jimnastiğe önem vermek her Beşiktaşlının uyması gereken bir vasiyettir. Hoşlansak da hoşlanmasak da yerine getirmek zorundayız. Hemen her kulübün jimnastik ayağını dünya standardına çekmeliyiz! Ben de hepiniz gibi futbolu jimnastikten daha çok seviyorum ama konu bu değil! Kaldı ki jimnastiği iyi yapmamız futbolu kötü oynamamıza yol açmaz! Beşiktaşlı olmanın ikinci şartı delikanlı olmaktır... Bu sözcük üzerine söz söyleme hakkım olduğunu sanıyorum, zira bu ülkede "delikanlı" sözcüğünün tanımını defalarca hatırlatmış bir kişiyim. Bu kavram da aslında Beşiktaş'a kurucularının bıraktığı vasiyette yazılı... Diyelim ki hiç hesapta yokken düşme potasındaki bir takım geldi ve Beşiktaş'ı İnönü'de üç sıfır yendi... Hilesiz, hurdasız... Hakkıyla, ter dökerek!... İşte böyle bir takımı alkışlayarak uğurlayacak kadar delikanlı olmak! DELİKANLILIK BİZİM ANA TEMAMIZ OLMALIDIR.GALATASARAY ÜLKE İÇİ BİR FRANSIZ EKOLÜYSE,BİZDE YERLİ MALI DELİKANLI BİR OKULUN ÖĞRENCİLERİYİZ Zinhar, katiyen, hiçbir şekilde ve hiçbir zaman, hiçbir şekilde ve hiç kimseye küfür etmemek! O anlama gelecek herşeyi yapmak ama asla küfür etmemek! Çünkü delikanlı adam ya da kadın küfretmez. Onun yerine bir nükte bulur en şahanesinden öyle söyler... Sağlam bir espiri her zaman ağız dolusu edilmiş bir küfürden daha rahatlatıcıdır! Zira bizim maçımızı yöneten bir hakeme onuncu dakikada iğrenç küfürler ederek hakemin bizden de, takımımızdan da nefret etmesini sağlamak takımın yararına değildir! (Mesela son Fenerbahçe maçında Muhittin Boşat'ın ayarını biz bozduk. Tamam maça kötü başladı ama sayemizde toparlama şansı da olmadı! Tribün linç eylemlerine bir ara verseydi belki de leyhimize bir penaltı çalacaktı, çünkü o da Ali Eren'in kırmızı kartından tam emin değildi. Hatırlarsanız kartı da zaten Boşat değil, yardımcı hakemi vermişti ama Allah'tan tribünler yardımcı hakemin adını bilmiyordu! Yoksa O'nun da yakın akrabalarına ismen küfür edilecekti ) Herzaman ve her yerde takımın yararına davranmak zorundayız. Özellikle takım yenildiği zaman.... Yenilgi bize galibiyet kadar lazımdır! Her yenilgi bize galibiyetin lezzetini hatırlatır... Takım yenilince ne yapmalı? Tut ki bizimkiler gittiler Antalya'dan iki tane yediler ve elbette biz bundan hiç hoşlanmadık. Ne yapmalıyız? Bir kere bunu mümkün mertebe haftaya yine sahaya çıkacak futbolculara belli etmemeliyiz. Zira sırf bu yüzden bizi haftaya yine üzebilirler. Ayrıca bir tepki gösterecekseniz bunun yolu futbolcuyu dövmek değil ki! Hepsini internet siteleri var, oraya girin derdinizi anlatın. Küfretmeyin adam gibi eleştirin: Neden koşmuyorsun kardeşim, diyin! Sen koşamayınca biz alay konusu oluyoruz hemşerim, diyin! Seni bilmem ama bizim için Beşiktaş çok önemli! Senin takımını değiştirme şansın var ama bizim yok, diyin! Sen seneye Avrupa'ya ya da Bursaspor'a gidebilirsin ama biz nereye gidelim? Çocuğumunda Beşiktaşlı olması benim içn önemli ama sen koşmazsan niye Beşiktaşlı olsun? Sen UEFA Kupası'nı almazsan niye seni tutsun diyin? Sen niye ceza sahasının içinde yalandan kendini atıyorsun, hileyle hurdayla atılmış gole sevinmek bir delikanlıya, bir Beşiktaşlı' ya yakışır mı, diyin!..... Emin olun sizi dikkate alacaklardır. Siz onlara küfrederseniz aranızda duygusal bir ilişki kurulamaz ki! Bu hafta gol atmayı herkesten çok isteyen adama atamadı diye ağıza alınmayacak, alınırsa o ağzı kullanılamaz hale getirecek küfürler ettin (onurlu bir adama, şerefsiz ya da sahtekar demek bu küfürlerdendir mesela), önümüzdeki hafta aynı adam iki gol attı, ne yapacaksın? Sırf adam o golü attı diye tribünde hiç tanımadığın birini kazayla da olsa dudağından öptün! Yani sen geçen hafta öldürdüğünü bu hafta diriltmeye çalışıyorsun! Hayır ölü dirilmiyor ve dikkat edersen o çocuk da golü atınca tribüne değil yedek kulübesine koştu! Çünkü dostları oradaydı. Zira geçen hafta size küsmüştü ve bu hafta gol attı diye de bağışlayacak değildi! Sevdiğiniz, hatta sevmek zorunda olduğunuz hiçkimseyi böyle küstürmeyiniz. Tepki gösterelim ama bunun için küfürden daha zekice yollar bulalım ki, Beşiktaş seyircisi bu konuda en yaratıcı grup olmuştur. Sahaya sırtını dönmek çok zekice bir eylemdir. Buna benzer bir başka numara da hakemi protesto etmek için bulalım. Tut ki takım bizi büyük hayal kırıklığına uğrattı. Dolduralım İnönü Stadı'nı tıka basa ama doksan dakika çıt çıkarmayalım. Gelin şu futbolu daha lezzetli hale getirelim. Hakem yanlış bir penaltı kararı verdiğinde, leyhine karar verilen futbolcu gitsin desin ki "hocam penaltıyı verdin ama doğru değil, ben kendim düştüm!". Hadi gelin bu sporu daha delikanlıca yapılır hale getirelim ve bu işe BJK seyircisi ön ayak olsun! O zaman kaybettiğimiz maçları da kazanırız! Çünkü büyük bir takım yenildiği zaman da birşeyler kazanmasının bilmelidir. Çünkü Beşiktaş şampiyon olamadığı zaman bile şampiyondur!

Cuma, Kasım 06, 2009

Ercan Taner 'Raul' desene..desene..desene-ee





İyi ve deneyimli bir futbolsever gözünü bağlasanız seyircinin çıkardığı sesten bile maçı yorumlayabilir. Oyundaki her aksiyona farklı bir ses üretir fanatik bir gırtlak; buna ‘tribün efekti’ denir. Bendeniz iddialıyım bu konuda; herhangi bir Beşiktaş maçında gözlerimi bağlasanız yüreğimi dağlasanız bilirim ne olduğunu. O homurtu ya da coşkulanma seslerinden oyuncu değişikliğini bile tahmin edebilirim. ‘Kurtlar vadisi-pusu: Acı son’ değilse bu maçın manşeti kesinlikle ‘sahibinden acil kiralık Serdar Özkan’ olmalı derdim ve derdim. Adam asmaca değil eğer öyle bir ihtimal kaldıysa Serdar’ı kazanmaktır zira yeteneklerini ısrarla bizden gizleyen bu genç arkadaşımız ne yazık ki tribünlerin negatif enerjisinin hem odağında hem de tetikleyeni durumundadır. Daha anlaşılır bir ifadeyle ve tribün türkçesiyle bu oyuncuya fena halde uyuz ve tahammülsüzüz; büyük Beşiktaşlı atom karıncaya eti senin kemiği benim cinsinden teslim edilebilir, Eskişehir aklıma gelen en iyi seçenek Serdar için. Keşke Yılmaz Büyükerşen hocamız Beşiktaşlı olsaydı; aday olsaydı, kazansaydı. Soğuk ve hissiz bir kenti nasıl da yaşayan gülümseyen ve akan bir suya çevirdi; Porsuk çayından yapay deniz olur Serdar’dan adam olmaz dememek lazım... Yeni bir Batuhan modeli kısaca; Eskişehirspor Rıza adamımızın sayesinde Beşiktaşımızın geri dönüşüm kutusu işte. ***En çok Hakan Arıkan için üzüldüm maça, ne yazık ki ‘Ben Rüştü ağabeyimin yedeğiyim’i bilincine kazımış olmalı ki rakibin iştahını kabartacak bir bilinçsizlik içindeydi. Birinci kaleci olamadığını gösterdi; ben ne zamandır yakıştırırdım oysa. Sorun tek tek oyuncular üzerinden gidilerek çözülecek bir sorun değildir. Sorun mabedin ‘en orta yerinde’, şeref tribününde ‘büyük bir yangın’ tehlikesinde hatta ‘yandı bitti kül oldu’nun arefesindeyken Beşiktaşımız orada öylece durmaktadır. Kah sevinçten hırstan çıldırır yumruk sıkar totem yapar, kah sinirlenir taraftarına el kol hareketi. Başımız başkanımızdır ne yapsa yeridir; yeri artık iyice anlaşıldığı üzere orası değildir. Beşiktaş bir oyuncak olsaydı kıyamaz ve kimselerle paylaşmazdım ben onu; Beşiktaş’ı yönetmek de çocuk oyuncağı değildir işte. Ah, Adile Naşit’imiz vardı benim çocukluğumun ‘Adile Teyze’si; uykularımızdan önce çıkardı siyah-beyaz televizyonuma masallar anlatır, öğütler verir, gülücükleriyle beraber sevgisinden dağıtır, içimizi ısıtırdı. Merakla beklerdik, sonuna geldiğinde programın isimler sayardı; “Ece, Elif, Barış, Metin, Ali, Feyyaz, Zeynep, Onur, Aydın, Deniz, Mahir, Yusuf, Nuri, Bilge, Ceylan...” O zamanlar Feridun’dum kısaca Fe değildim, adımı onun o güzel sesinden duymaya can atardım; hiç anmadı adımı ışığı bol olsun. Futbol çocukluğumuzun devamıdır, oyun düşkünlüğümüzün aynası. Beşiktaşlı’nın kaderi bu aralar; düş kurmak rüya görmek kadro dışı, Teyyocan’dan bile formsuz kabuslarımız ilk onbir mütemadiyen. Öfkeli, iri bir adam çıkıyor full kadraj ekranımıza ayaküstü uyutuyor bizi; yakın geçmişimizden isimler sayıyor yüzünde ihtiraslı ve münzevi bir gülüş, bir bıyıkaltı iştah ama bıyıksız: “Yula, Gordon, Higuen, Rikardinyo, Runye, Baki, Ali, Tan, Doğan, Zapotoçni, Sivok, Fink, Sinan, Okan, Berkant, Diyatta, Huanfıran, Del Boske, Tigana, Ertuğrul, Rıza, Mustafa, Tuna, Seriç, Yozgatlı, Ayilton, Fatih Sonkaya, Adem Dursun, Burak .....” Beş yılda sadece bonservislerine 70 milyon yuro ödenen ve büyük çoğunluğu uzay boşluğunda kaybolan isimler zinciri. Titan saadet zincirinden acıklı. Özet: Olanları birbirine bağlıyorum, mütemadiyen ağlıyorum.***Maçı ülkesi adına anlatan Alman tiviciye boşuna yüklenmiş medyamız; Benim adamda gördüğüm medyamızın gaza getirircesine yazdığı gibi ‘sınırları zorlayan bir küstahlık’ değil müthiş bir futbol zekasıdır. ‘Beşiktaş’ta her şey tesadüf üzerine kurulu; benim oturduğum yerden bir sistemleri görünmüyor’ demiş Klauscan, defansta doğru olan bir şey yok demiş Fink’in Almanya geçmişinden hatırlatmalar yapmış ve onu bir Şampiyonlar Ligi maçında görünce şaşırdığını söylemiş sadece. Mustafa hocamız bizler ahkam kesince “Kimse benim kadar yaşamıyor Beşiktaş’ı” deyip kestirip atıyor nacizane önerim bu Yurgen oğlandan faydalansın. Adamcağız doksan dakikada Beşiktaş’ın en gerçek fotografını çekmiş sadece belli ki uzun pozlamış. Aferin helal hatta danke. ‘Bu Beşiktaş seyircisinin bu ülkede bile benzeri yok’ diyerek bal da çalmış dudaklara, oh. Lakin ben tribün efektinin de değişmesi gerektiğini savunurum. ‘Kartal gol gol gol’ tezahüratının ‘kargolgılgugıl’ şekline dönüştüğü an, ümitlerin bittiği ve kaosun İnönü üzerinde ‘yaprak dökümü’ndeki kaynana gibi sırıttığı andır. Kongre öncesi ve sonrası yeniden yapılanma sürecine taraftar grupları da el atmalı söylem, makam ve repertuvar acilen değişmelidir artık. Bunu bilir bunu söylerim. Kahramanımız Alman gazetecinin ‘Yeter Demirören’ yorumu bu kadar zekice bu kadar çarpıcı olabilirdi ancak: “Beşiktaş tribünleri şu anda heyecanla bağırmaktalar ama iyi mi kötü mü anlaşılmıyor; bence kötü birşey söylüyor gibiler” demiş. Bazen hayat yüz vermez; doğruyu haykırmak bile işe yaramaz. Değiştiremiyorsan değişeceksin. En büyük acıyı en çok seven çeker ve iş yine taraftarın cefasına vefasına düşer. Düşen bir Serdar görürsen beni hatırla demiştin; biliyorsun seni ben İnönü’de sevmiştim.***Türksel ligi iki bin on sezonu Beşiktaşımız için kapanmıştır. Dileyen başka liglere temayül edebilir, yeni sezona dek başka ligden takım tutabilir. Milliyetçi Beşiktaşlılar için Finlandiya liginden Turku ya da İtalya Seri B’den Gallipoli, Nihilist Beşiktaşlılar için Kimki, Trakyalılar içinse Portekizden Germinal Be yav takımlarını öneriyorum. Ben La Liga’ya dönüyor ve ikincil takım Barselona’yla avunuyorum. Beşiktaşımı yüreğimde saklıyor ve bugünden kötü olmaması için dualar, totemler ediyorum. İtiraf olsun ki düpedüz şezlonk yazarıyım gayrı ve bu sezondan tek beklentim La Liga’daki düşman Real maçlarını hep sevgili Ercan Taner’in anlatması ve bize bol bol aşkla tutkuyla ihtirasla ‘Raul’ demesi olacaktır. Futbol bazen sadece futbol değildir bazen de hayatın merkezi olmamalıdır. Olunca acı çekiyoruz Ferit; seninle insan sevmeye korkuyor. Bu aşk içimde kah kanayan yara kah yarayan kana olarak sürecek ve ben dilimin döndüğünce seveceğim seni içimden. Yalan söyleyen Antep’e başkan olsun. Stop!