Perşembe, Aralık 31, 2009

Yeni yılda herşey olsun yd olmasın


Sağlık olsun

Para Olsun

Mutluluk olsun

Beşiktaşım Şampiyon Olsun


YD olmasın

Cumartesi, Aralık 26, 2009

Altıyapı


Şeyh Zayed Stadyumu'ndaki mücadeleyi kazanan Barcelona şampiyonluğa uzandı ve kulüpler bazında 2009'un en büyük takımı unvanına erişirken futbol tarihini de altüst etti. La Liga, Şampiyonlar Ligi, Copa del Rey (Kral Kupası), İspanya Süper Kupası, Avrupa Süper Kupası'dan sonra bu finalde de kazanan Barcelona bu sezonki kupa sayısını 6'ya çıkardı ve bir sezon bütün kupaları müzesine götüren ilk takım oldu, müthiş bir rekora imza attı.

Bu sezon 6 kupa alarak rekor kıran Barcelona'ya kadrosunu incelediğimizde kadrosunda 9 futbolcunun altyapıdan yetiştiğini görüyoruz. Nerdeyse ilk onbiri çıkaracaklar.Real in bunca para dökmesine heryerden futbolcu almasına rağmen bunca başarı halkın kralın takımına halkın bir isyanı olarak yorumlayabiliriz.

Valdes
*** Puyol Pique ***
Sergio B.
Xavi İniesta Pedro
Messi B.Krkic

Realin zenginliğini kadro şımarıklığını fenere, barcelonanın formaya reklam almamasını beşiktaşlılık duruşuna benzetebiliriz.Gerçi öyle bir duruş Yd nin çabalarıyla bitme noktasında ama küllerinden yeniden doğar diyip kendimizi kandıralım.
Hafta içindeki gelişmeler metin ali feyyaz ı ne kadar özlediğimi bizim niye burada olduğumuzu hatırtlattı.

Sergen Yalçın,
Ben bu göreve Beşiktaş ve futbol sevgimden dolayı geldim. Hiç para talebim olmadı. Altyapıyı bir hiç olarak görüyorlar. Bizde de ne oyuncular var... Necip, Ali Kuçik, Erkan, Orhan ve Umut; bunların hepsi A takımda oynayacak futbolcular. Mustafa Hoca bir tanesini bile değerlendirmiyor. Düşünün, bu takım kendi liginde rekor kıran bir takım... G.Saray ve F.Bahçe’ye fark attık. Bir tane yönetici aramaz mı? “Size teşekkür ediyoruz” demez mi? Bu kadar mı bu iş bitmiş? ‘SÖZLER SAMİMİ DEĞİL’Mustafa Denizli, en son Manisa maçına Rıdvan ve Necip’i götürdü. 18’e almadı. Özellikle Necip bizim içimizden yetişen bir futbolcu. Beşiktaş, Manisa ile oynayacağı kupa karşılaşmasından bu derece mi çekiniyor! Galatasaray’a bakın A2 takımından 3 oyuncuya şans verdi, kazandı. Korcan’ı bu mücadelede oynattı. Kötü kaleci değil ama şu ana kadar hiçbir maçta oynamadı. Umut daha hazırdı. O alınabilirdi. Mustafa Hoca bize bir kere gençleri sormadı. İkinci yarıda gençleri oynatacağını söylüyor.

‘HARCANIP GİDECEKLER’
Ayrılacağım için çocuklar çok üzüntülü. Ben de onlara üzülüyorum. Böyle nereye kadar gidecek bilmiyorum. Bu çocuklar kaybolup gitmez ama şu anki görüntü öyle değil. Yönetim bu anlayışla devam ederse gençler harcanıp gidecek. Ayrılma nedenim takımın amacının, hedefinin olmaması.
Carew de giderken niçin gidiyorsunuz dediğinde beşiktaşın bir hedefi yok diyordu.Gerçekten beşiktaşın varolma hedefi ne sadece ligde şampiyonluk mu. Şampiyon olamadığınızda ne diyeceksiniz.Kayboyan bir sezonda kaybolmayan bir yıldız çıkaramayacağız mı?

Korcan

Rıdvan Ferarri İ.Toraman İ.Köybaşı

Necip Ersnt

Onur

Nihat A.kuçik

Batuhan

(Fabian ile Ferraiyi mücadelerinden dolayı kalpten beşiktaşlı olarak gördüğüm için hayalimdeki onbire aldım)

6 kupa göremicez ama bunu görebilecek miyiz?




Maç izleme hakkımı gasp edenleri affetmeyeceğim

İbrahim Altınsay
Üç olay... Sondan başlayayım. Bir: Pazartesi akşamı Premier Lig’de oynanması gereken Wigan-Bolton maçı elverişsiz hava koşulları nedeniyle ertelendi. Saha oynamaya uygundu. Elverişsiz koşullar stada gelen çevre yollardaydı; ciddi buzlanma vardı. “Siz bizim için önemlisiniz” deniyordu seyirciye, “Eğlenmek için geldiğiniz bir maç işkenceye dönüşmesin.” Özellikle komşu Bolton kentinden gelecekler düşünülmüştü maç ertelenirken.İki: Geçen cumartesi Premier Lig’de Fulham-Manchester United maçı... Fulham’lı Murphy düzgün bir vuruşla topu ağlara yolluyor ama o ne? Golün atıldığı kalenin arkasındaki tribünde kıpırtı bile yok. Çünkü bu tribünün tamamında United taraftarı oturuyor. Stad kapasitesinin neredeyse dörtte biri konuk taraftara ayrılmış. Fulham, karşı takım taraftar derneğinden talep gelirse, FIFA, UEFA, Federasyon kontenjanı filan bakmadan koca bir kale arkası tribünü konuk taraftara veriyor hep. Burada kombine satmıyor (Böylece iki takımı da tutmayan futbolseverlere bir Fulham maçı izleme olanağı sağlıyor). “Siz bizim için önemlisiniz” deniyor rakip takım seyircisine, “Siz olmadan maçın tadı olmaz, iki taraf olmadan futbol olmaz...” Maça gelirken, bir arada, takımlarının durumunu konuşarak gelmiş taraftarlar. Maç 3-0 bitince, United’lıları kendi sloganlarıyla kızdırdı Fulhamlılar: “Ayağa kalkın, sahada Brezilya’yı izliyorsunuz”.Üç: İki hafta önce ikinci küme sayılan Championship’te Nottingham Forest ve Doncaster Rovers karşılaşıyor. Doncaster, Nottingham’a yakın küçük bir kent. Başarıları yüzünden zamanında Forest’ın taraftarı olmuş Doncaster’lılar var. Ekmek parası için Nottingham’a göçmüş ama takımından vazgeçmemiş katı Doncaster’lılar da. Yani bir aile içinde iki takım taraftarını bulmak mümkün.Aslında şart da değil. O cumartesi her zaman olduğu gibi rakip taraftara köşede bir yer ayrılmış. Ama bir de, ruhu şad olsun, Brian Clough’ın adını taşıyan tribününün tam ortasına, çıkış tünelinin üstüne bir ‘Karışık Bölge’ yapılmış. Biletleri de gri renkte. Burada Doncaster’lı ve Forest’lı aileler karışık oturuyor. Sahaya çıkan futbolculardan bir arada imza alıyor çocuklar. Farklı takımları tutan baba-oğul, dayı-yeğen ilk kez yanyana maç izleme şansı buluyor... Farklı olana düşmanca bakma duygusu stat dışından içeriye ithal edilmiyor, tersine, bir arada yaşama kültürü statlardan topluma ihraç ediliyor.Gasp var gaspŞimdi dönelim vatana. Beşiktaş maçlarını Yeni Açık’tan izliyorum. Orası bana en özgür yer gibi geliyor. Geçen cuma akşamı ise Bursa maçına gitmedim. Hava yağmurlu olduğu için değil; ne havalarda oradaydık biz. Bursaspor seyircisi maça alınmadığı için gitmedim. Kendimi onların yerine koydum. Bursalı arkadaşlarımın hatırına çocukluğumdan beri kaç maçlarını izlemiştim zaten. Bursalı taraftarlarla birlikte benim de maç izleme hakkım ve özgürlüğüm gasp edilmiş oldu cuma akşamı. Takımınız uyum sağlamış, istim üstünde... Hocanız akıllı ve saygılı... İlk yarının son maçı. Bursa-İstanbul arası eğlenceli bir yolculuk. Beşiktaş hocası Denizli dostluk bayrağı açmış. Beşiktaş taraftarı olumlu... Takımınızı o akşam İstanbul’da seyretmezsiniz de ne yaparsınız.Ama yok. Bu hak, bu özgürlük, bu keyif Bursalı futbolseverlerden esirgeniyor. Esirgeyen de İstanbul İl Güvenlik Kurulu’nun şahsında futbolu ve ülkeyi yönetenler. Gördünüz mü ‘güvenlik konsepti’ni... Seyircisiz, halksız, özgürlüksüz, keyifsiz. Halkın mutsuzluğu üzerine kurulmuş, korkuya ve korkutmaya dayanan bir güvenlik.Kulüp, federasyon ve spor yönetimlerinde beceremediğiniz şeyleri kapatmak için tribünleri kışkırtıyorsunuz. Saha içinde adil yarışı gözünüz yemiyor, tribünlerde düşmanlık ve gerginlik yarıştırarak bunu kapatıyorsunuz... Bursaspor-Beşiktaş gerginliği böyle yaratılmadı mı? Yönetimlerdeki ve federasyondaki adamlar, kendi takımlarına yaranacaklar diye ateşe odun atmadı mı? Beşiktaşlı yöneticiler Bursa’da boş tribüne oturup ucuz kahramanlık yapmadı mı? Sonra aynı şeyi Adana’da oynanan maçta Bursalı yöneticiler marifetmiş gibi icra etmedi mi? Tribünleri kışkırtarak küçücük çocukların yaralanmasına yol açmadı mı? Federasyon kulağının üzerine yatmadı mı?Beyler, sizin göreviniz, boş tribünde oturup ucuz kahramanlık yapmak, seyircisiz oynanan maçlarda protokol tribününde gerim gerim kasılmak değil. Sizin işiniz, taraftarın maç izleme hakkını güvence altına almak, bu koşulları yaratmak.Siz görevinizi yapmıyorsunuz, cezasını taraftar çekiyor. Herhalde Beşiktaş tribünlerinin iki hafta önce Diyarbakır taraftarıyla birlikte ırkçılığa karşı aldığı tavır ve barış çağrısı birilerine fena dokunmuş, hazımsızlık yapmış. Bu maçta da Bursa seyircisiyle dostluk gösterisi yapmasından korkmuşlar. Adamların elinden iktidar aleti gidecek. Partilerin patır patır kapatıldığı, sivil siyaset yollarının tıkandığı bir ülkede, ‘Kurtlar Vadisi’nin çok izlenmesine şaşmamalı. Millet, ‘Ülkede siyaset yapmanın tek yolu bu’ diyor mecburen... Statta ve toplumda farklı olanın bir arada olması, mutlaka potansiyel bir çatışma ve şiddet olasılığı demek mi acaba? Muktedirlerin tavrını, spor programlarında çatışma koklayan zehir hafiyeleri izleyenler “Böyle herhalde” diyor olmalı.Yönetimin sıkısıElin oğlu kara kaşı için mi taraftara ‘önemlisin’ diyor? Hayır. Biliyor ki, taraftar olmazsa bu takımlar büyümez, taraftar olmazsa futbol toplumun içine işlemez, dev bir şölen olmaz, uluslararası ilgi görmez. Yayın haklarının, sponsorluk anlaşmalarının, reklamların üç kuruşluk değeri kalmaz. O boş tribünleri, o şiddet beklentilerini, çatışma tellâllıklarını, militarist ve mütecaviz çığırtkanlığı gören hangi anne çocuğunun maça gitmesini, futbol seyircisi olmasını ister?Ha, “Futbol artık statlarda icra edilen toplu ve toplumsal bir eğlence değil, evlerde te-levizyondan izlenen bireysel bir eğlence” diyorsanız o ayrı. O zaman da Barcelona’lar, Arsenal’ler, Bordeaux’lar, Corinthians’lar, Boca’lar dururken kim seyreder sizin maçlarınızı... “Herkes evinde oturup maç seyretsin, stada gelip olay molay çıkarmasın” deniyorsa, bunun da güvenlik için insanları evlerine tıkan, ülkeyi dev bir hapishaneye çeviren sıkıyönetimden farkı yok. Hayatımın yarısı sıkıyönetimlerle geçti. Yemezler artık.

Perşembe, Aralık 24, 2009

Beşiktaş o bize anlatılan beşiktaş mı


Beşiktaşımız yine yol ayırımda sanırım gene yolumuz yol değil labirent..


Seçim var ama çıkan adaylara bakınca beşiktaşın başkanını göremedik.Beşiktaşın asıl sorunu organizasyon ve kalitedir. Asıl sorun beşiktaşın marka değeridir. Beşiktaşlılıktır. Sebanın çizdiği yolun kaybolmasıdır. Seba gitsin ahmet dursun diyenlerden olmanın acısını hep hisetmektir.


Beşiktaşlılık formaya sahadaki çamurdan başka leke düşürmemektir. O formayı yıkayıp yıkayıp giymektir. O forma tüylensede çamur lekesi geçmesede çok eskisede o formayı atamamaktır.


Beşiktaş 2.lige düşsede beşiktaştır. Gidip gidip gelmektir. Azınlıkta olup aza kanaat etmektir.Düşsekte kalksakta tek büyüktür.Kalbimizin tam orta yerindeki yangındır.Staddaki kutudur.Gole sevindiğinde kafanızı duvara vurmaktır.


Peki bu beşiktaş bize anlatılan beşiktaş mıdır? bizim anlatacağımız beşiktaş mıdır. Beşiktaşa başkan olmak beşiktaş olmakmıdır. Kırılma anında mıyız Kırıldık mı bilemiyorum...

FEYYAZ OLUR YAY ÜSTÜNDEN VURURUM, BU DA GELİR BU DA GEÇER AĞLAMA



Feridun Düzağaç

Kaçan goller haftası dersek devrik bir deyim olur; kaçana gol denmez zira ama neresinden bakılırsa bakılsın kaçan goller haftasıydı, bu ne devrik bir haftadır bilemezsiniz Tomas Dol doldu taştı Kahe’ye, art arda iki inanılmazı kaçırınca bir an Yılmaz Vural olup sahaya girecek sandım; at Kahe’yi elinden bin parçaya bölünsün.Efsane Ziko’nun Caner Erkin’i Moskova’da neden sildiğini anladık, arkadaşım ofsayti bozuyorsun. Ve Yula...önce kaçırdıklarıyla sonra da ağzından kaçırdıklarıyla haftanın kayan yıldızı Yula. Yarım yamalak türkçesinden belki de futbol dünyamızın tartışmasız en efsane kaptanlarından Rıza adamımıza ettiği laflardan sonra bir başka takımımızda oynama ihtimali kalmadığını umuyorum. Yula’nın Türkiye’deki varlığını gişesinden dolayı serisi çekilen kiki musampa filmlere benzetiyorum; Recep İvedik Gine vatandaşı olsun adı da Yula olsun. Yarım yamalak aşkıyla ‘duygu bütünlüğümü’ alaşağı eden Asuman’a bu hafta sözüm yok; kol kırılır yen içinde, kalp kırılır sen içinde kalırsın Asuman...Fotomaç gazetesi İndıpendınt’a dayanarak tüm Beşiktaşlıların ruhunu okşayan bir haber yapmış; taşıma haberle değirmen dönmüş. ‘Ölmeden önce yapılması gerekenler listesi’nde Beşiktaş seyircisiyle İnönü’de birlikte maç izlemek de listelenmiş. Elin gavurunun taa uzaklardan görüp dünyaya önerdiği güzelliği yanıbaşımızdaki güzel Bursalı’dan neden esirgiyor olduğumuzu anlayan var mı? Uzaktan bakıldığında birbirine en yakın iki taraftar grubunun birbirinden uzak tutulması ne acıdır. Acıdan öte bir hakkaniyet zaafı.İçimizdeki hak ve adalet duygusu incindiğinde futbol devreye girer ve güzellikler sunup avutur bizi; öyle oldu işte İnönü’de. Keyfimizin kalfası olup topa fazla girmeseydi Tolga Özkalfa sezonun ilk yarısının en şahane maçı olduğunu iddia edebilirdim. Bursaspor’un geçtiğimiz cuma İnönü’de Beşiktaşımızı aslanlar gibi yenmesi taraftarlar üzerinden ve onlar kullanılarak büyütülen anlamsız nefrete, ilahi adaletten balans ayarıydı; mevzuya böyle bakmak lazım. Teksas ruhu İnönü’deydi, ‘Çekirge’li bir değil iki değil üç kez sıçradı. ‘Alma mazlumun ahını çıkar İniyesta iniyesta’ maçıydı.Oh oldu bize, oh olsun tabi Mustafa Denizli’ye de, onun artık can sıkan kehanetine de oh olsun. Ahlar ve vahlar yine cefakar Beşiktaşlı’ya kaldı. O havada, o yağmur tufanında, o tribünde olmak nasıl bir duygu bilmeden her yenilgi sonrası ‘taraftar bizi geriyor’a yatan kiralık formalı profesyonel Beşiktaşlı futbolculara da oh olsun. Mert bilir mert bulurum seni Toraman son haftalarda hep düşmeye oynuyorsun. Düşmeyecek hep ayakta kalacak ve yıkılmayacaksın; sen Beşiktaş’ın kaptanısın.***Türksel Süper Lig’in istikrarı Fe ağbinizin Asuman ile istikrarını aratıyor valla. Fener 8’lik bir oh serisinden 5’lik bir vah serisine dönünce kızılca kıyamet koptuydu. ‘Oh oh’ diyerek yine lider kapadılar, Cimbom ahlar vahlar karışık zirve takibinde. Kayseri ve Bursa için durum tam ‘oh oh suyundan da koy’. Vah’im olan yine Beşiktaşımız; bu sezon tek teselli korkarım ‘Mençıstır fatihi’ olarak verilecek mansiyondur. Hoş futbolcularımız ve kahinimiz şampiyonluğa inanıyorlar, ihtimaller içindedir.Oysa bize ‘en iyi yönetmen’ değilse bile ‘en iyi senaryo’ ödülü yakışır. Bir kongre bin nasihatten iyidir. Adaylar içinde bir musibet kabus gibi bizi beklemekte. Hayallerim vardı benim. Siyahla beyaz arasında kalan tüm renkleri içeren bir kongre olmalıydı adaylar açısından. Sayın Altınsay’ı harekete geçirecek sinerjiyi yaratamadık korkarım. Bunun için hâlâ zamanımız var mı bilmem ama benim hala umudum var. Büyük Beşiktaşlı, büyük ozan Alanson’un da var mı acep, şarkıların şarkısını hep o yazmıştır? Beşiktaş’ımız için en iyi kurtuluş reçetesini ve en iyi senaryoyu yazacakların en başında kuşkusuz Altınsay bilgesi gelmektedir.Yangın yerde ortadan kaybolan meşhur büyük patronlar Beşiktaşımızı uzaktan seyre devam ederken gönlü zengin Fe ağbiniz yılbaşındaki büyük ikramiye için pusudadır, kalan paralarıyla aldığı 1600 adet tam biletten umutludur. Bu fantezi, Yıldırım Bey’in yeni dönem için, içinden geçen fantezilere yeğdir. Beşyüz kağıt ve maç başına kazanacaklarım bana yeter, adaylığını açıklaması halinde 29 buçuk trilyonum ve tüm şarkılarım Altınsay’ın emrindedir. Forza, Ekşi Beşiktaş, Siyah-Beyaz, Web kartalları... Hadi iş başına. O, başkan olmalı ve köşesi bana kalmalıdır. O köşe kış köşesi bu köşe yaz köşesi; Beşiktaşımıza zarar verenlere ‘Hadi ordan kışt’ köşesi... Asuman... X’imeyen aşkım... Köşelerde sıkıştırıp dururum hayalini...

Çarşamba, Aralık 23, 2009

Katalunya-Arjantin ve Türkiye


Puyol, Xavi, Busquets, Pigue, Victor Valdez ve Krkic. Barcelona'ın 6 yıldız oyuncusu ve aynı zamanda İspanya milli takımının da oyuncuları. Dün bir farklılık oldu ve bu oyuncular Katalunya milli(!) takımı formasi giydi hem de Arjantin'e karşı. Teknik direktörleri ise efsane oyuncu Johann Cruyff. Maçı 4-2 kazanan ise Katalunya oldu. Maç Barselona'nın stadı Neu Camp'ta oynandı. Katalunya bir devlet değil. Ne BM'de ne UEFA' da ne de FIFA'da kabul edilebilirliği yok.


Nasıl olur da adını milli takım olarak koyup bir devletin yani Arjantin'in milli takımı ile maç yapar?


En önemlisi hem İspanya hem de Katalunya milli takımı forması nasıl giyilir?


Türkiye neden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile hiçbir futbol maçı yapmaz?

Pazar, Aralık 20, 2009

ADALET TERAZİSİ

Bugünkü yazımız Cem Dizdar'dan;


Adalet terazisinin hassas tarttığını ezberlettiler bize. Ne var ki, büyüdükçe öğrendik; yasal olan her zaman hukuki olamayabiliyor ve terazi şaşıyor. Çünkü, yasalar her zaman ‘doğru’ olmayabiliyor. Bunu en son Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker de dile getirdi. Türkiye, bugün hemen her alanda tam da bunun sıkıntılarını yaşıyor. Yasalar arasında hukuka uygun düşmeyenler olduğundan, adalete olan güven daimi bir sarsıntı halinde ülkede. Toplumun ezici çoğunluğu her gün bir biçimde haksızlığa uğradığını düşünerek koyuyor başını yastığa...
***
Son olarak Beşiktaş tribünleri için dağıtıldı adalet. Buna göre, 36 insan ‘olağan şüpheli’ ilan edildikleri için 1 yıl boyunca İnönü’ye giremeyecekler. Gerekçe olarak, Wolfsburg maçında Beşiktaş Başkanı Yıldırım Demirören’e edilen küfürler gösteriliyor.

Biz, maçı kapalı tribünde izleyenler bu gerekçenin doğru olmadığını biliyoruz. Çünkü, 1 yıl yasaklı olanların önemli bir bölümü zaten yönetimi protesto edenlerden değil, protestolar yükselirken ‘nötr’ kalan gruplardan...
Hepimiz biliyoruz ki, bu bir iktidar oyunu. Daha ortada küfür yokken tribünleri ‘temizleyeceğini’ açıkça ilan eden Yıldırım Demirören değil miydi? İşte yine, koltuğa oturduğundan bu yana yaptığı onlarca yanlış gibi bir kez daha yanlış kaleye attı (attırdı) golü... Tribünün sesine kulak vermek, ne istediklerini anlamak yerine yine burnunun dikine gitti...
***
Bu ‘yasak kararıyla’ en temelde, suçun şahsiliği ilkesi de çiğnenmektedir. Eğer gerekçe gerçekten küfürse, o maça dair yayıncı kuruluş kaseti bir kez daha izlensin... Görülecektir ki, yasaklıların çoğu yönetim aleyhtarı tezahüratlara katılmamıştır. Ayrıca o tribünden çıkan sesi değil 36, 536 kişi çıkarabilirse ben artık hiçbir şey bilmiyorum...

Yapılmak istenen esasen şudur; tribüne gelip de yönetime muhalif olacaklara gözdağı... Eğer amaç gerçekten suçu cezalandırmak olsaydı, Denizli maçında tribünlere saldıranlar tespit edilip hakim karşısına çıkarılırdı. O maçta üzerine saldırılan insanlardan önemli bir bölümü daha sonra ‘tribün teröristi’ muamelesi görerek küfür gerekçesiyle cezalandırılıyorsa, bu adalete olan güveni sarsacaktır.

Çünkü tribünlere gidenler neyin ne olduğunu, kimin kim olduğunu, aslen ne yapılmaya çalışıldığını bilecek kadar zeka ve vicdan sahibi insanlardır.
***
Kendimi önemsediğimden değil ama bu seçim atmosferinde Demirören ile ilgili olumsuz şeyler yazmamaya özen gösteriyordum. Ola ki, seçimde oy kullanacak insanlardan bazılarının tercihinin değişmesine neden olabilir yazdıklarım diye...

Ne var ki, varılan noktada söylemem gerek ki; kendi taraftarlarına bu muameleyi gösteren, gösterilmesine izin veren, eleştirilmeyi göze alamayan, eleştirilerden faydalanmak yerine hiçbir hesabı olmadan bu takımı seven, takımın daha iyi olması için akıl yürütenleri önemsemeyen birinin Beşiktaş’ı bir kez daha yönetmesine gönlüm razı gelmiyor.

Cumartesi, Aralık 19, 2009

Yenilgiye karşı durabilmek


Keyifsiz bir maç yorumu daha yapalım...

Herkesin puan kaybedeceği bir haftada puansız kaldık. Benim isyanım birazda 86 da gol yedikten sonraki herkezdeki çöküştü.Beraberliğe razı olan takım yenilgi ye nasıl karşı koyacaktı ki. Birileri bu takıma 90.dakika da nası koydu madida ulan ibne kanarya ile girişimiz olay çıkışımız olay nası koydu ama 90 da koray tezahüratlarını öğretmeliydi. Aslında transferden önce herkesi beşiktaş tarihinden sınav yapmak lazım. Hadi tarihe meraklı değillsiniz bari son avrupa şampiyonasındaki (yakın tarih) geri dönüşlerin takımı türkiye akıllarına gelseydi.

Takıma bak seyircisine bak... seyirci sanki 300 spartalı gibi bağırıyordu Ama sahada bir spartlı bile yoktu. Geçen sene sivas ve trabzonun arkasında kalan büyük beşiktaşımız bu senede bursa ve kayserinin arkasındaydı. Aklıma akbank kobi reklamlarındaki skeç geldi büyümek istiyorum küçük olamam

Aklıma maç sonunda bi de büyük rakı geldi madem beşiktaşımız gönlümüzdeki büyüklüğe ulaşamıyor onla tesellli olalım

Cuma, Aralık 18, 2009

SİYAH BEYAZ VE SİYAH...HEP SİYAH


Sahaya zorla çıkarılmışlardı sanki,yırtınırcasına bağıran taraftara aldırış etmeden,o kadar duyarsız 11 kişi ilk dakikadan 90 dakikayı nasıl çıkadılar kimbilir.Yoksa parayı veren tribündeki taraftar değil de sahadaki futbolcu sandiklarmızdıydı,ne tezat!Maçın anlamını bilmiyorlardı belki de,veya üşüyorlardı.Bu miskinlikle rakip sahamıza atabildği 4 uzun topta da tehlikeli olabildi,biz hala basiretsizdik.Ardından gol geldi,hakem geldi ve Nihat geldi.Ama biz gelemedik,bir defa bile.Siyah değil,aslında,kapkara bir ilk yarıydı.Devre arası iki tokat bir elense,veya daha naif bir çözüm,maç hasılatını teklif edildi herhalde,para gidiyor para diye müthiş bir pres,sanırız 15 dk,veya göz açıp kapanıncaya kadar kısa,ama galip duruma gelmemize yetti,düşünün rakip bu kadar prese bile dayanamayacak kadar zayıf,narin,bir yaprak gibi...Bir Beşiktaşlıya bu 15 dakikayı çok görmeyenlere minnettarız,bembeyazdı dünya...Ve biz sevindik kirlendi dünya!Acıdılar diye düşündük,ki durdu takım,durdu dünya,ama hakemle rakip durmadı,bulmuşlardı birbirini,ama biz kendimizi kaybetmiştik bir kere.Bu takımla siyahtan beyaza siyahtan beyaza beyazdan siyaha geçmek bu kadar kolaydı işte,belki renklerin asıl sebebi de...

İlkyarının ardından


Hakemin Ozan ipek'in ernste yaptığı harekete bilinçli olarak 2.sarıyı vermemesi sonucunda sahadan olmaması gereken birindenn golü yedik. Sahanın en iyi adamı ernste faul yapmak üzere taktik belirlemiş olan ertuğrulun neden beşiktaşta çok kalamadığıda birkez daha gördük. İlk yarı çizgiye inip orta yapmadan, nihatın hamivari heryerden kaleye vurmasıyla geçti. MD nin bitmez bilmez taktiği göbeğe yığışıp gol atmak ilk yarının tek güzel haberi rüştünün sakatlanıp kaleye korcanın geçmesiydi. Ayağında 15 saniye top tutamayan onbirle ikinci yarı eziyeti birazdan başlıcak.Umarım nobre ve u.inceman da girip bu eziyete katkıda bulunmazlar.
Yinede çıldırt beni delirt beni kartalım bu stadı başlarına yıkalım
2.yarı yağmur mu seyircimi daha çok etkili olcak görcez.Kapalının ilk yarı bitişini düşünüp bi şovla bitereceğine güvenim tam Aslında böle sahalarda maçı kazanmak için bi kıvılcım yeter bazen rastgele atılmış bi gol bazen bi faul bazen kayarak yere bi müdahele bakalım kıvılcımı kim çakacak.benim favorim deli ibrahim Bi de nedense küçük takımların büyük hocası büyük maçları küçük hocası ertuğrula da güveniyorum
Korcana başarılar diliyoruz.Rüştüden kurtar bizi

Perşembe, Aralık 17, 2009

Dün seni solda görmüşler sağında da Teyyo varmış

Feridün Düzağaç/Radikal
Şahane goller izlediğimiz bir Türksel Ligi haftası oldu, sanırım herkes Bobo ve Makakula’nın gollerinin hastası oldu. Beşiktaş, Manisa’da ilk yarı şahaneydi, herkes yerinde oynarsa daha güzel olacak. Evet, lakin haftanın hareketi Metin Akan’ın Vazel’e gol pasıydı. Bir de Baki Mercimek Beşiktaşlıdan sonra Fenerlinin de sevgilisi olmuştur; ona çarpan topun gol pası olma ihtimali Mörfi’nin kara komik ihtimallerinden daha güçlü ne hikmetse. Beşiktaş’ta Nobre ve Nihat aynı şarkıyı söylüyorlar birbirlerine: “Beni yakacaklar senin yerine” ve bu ikili için çanlar çalıyor, “Sizi Çarşı bile affetmeyecek.”Arıza Makakula’daymış amirim, ekip gönderdik bakacaklar. Yıldırım Demirören 35 milyon yuro verip Beşiktaş’ımıza almazsa yazık olur valla. Madida, Ferdinant ve Nuğma’dan sonra yeni bitter çikolatamız olur. Yetmezse üste Fabyan ve miktar Capon yen’i de verebilirler. Sizin çöpünüz Beşiktaş’ın paralarıyla doldu, bozukluğa muhtaç kaldık. “Fe ağbi bozukluğun var mı biraz karnım aç?”, “Ben de kişilik bozukluğu var canım, karın doyurmaz.”***Ara transfer döneminde adettendir. ‘İşkembeden reportas’ gastesine gelecekler gidecekler haberleri düşer durur. Herkes kendi görgü ve bilgisince ilk yarının en iyi ve en kötülerini seçer işte. Sallama çay ile demleme çay hiç bir olur mu? Bize genelde sallama yabancılar geliyor, biz de diğer liklerden demleme olanları seyrediyoruz. Kasıyo Linkoln yine uzaklardan kasmış durumu “Galatasaray’dan aldığım para bana yetiyor” demiş, Cimbomun parası deniz yemeyen Linderot. Bak bir varmış bir yokmuş İnönü’de, güzel bir Tabata yaşarmış yedek kulübesinde. Bu adama yazık ve ayıp ettik, Beşiktaş’ımızın parasını da sokağa attık. Nasıl çıkaracağız bu zararı şimdi, Brezilya dizilerine mi versek fakir ama onurlu Roceryo olarak, ya da Yıldırım Demirören ibret müzesi açılsa da arkadaş part taym orda kamu hizmetine mi verilse? Trabzonspor’da bir yıl geçmesin ki eski bir sözleşmeli oyuncuya eşek yükü tazminat ödendiği haberi okumayalım. Fenerli Yosiko’yu, Maldonado’yu unutmadı, Güiza’nın arkasından değilse de ona verilen paraların arkasından bir taraftar sorumluluğuyla ağlayacaktır. Karlos indirdi Fenersel hasılatını, özkaynak maliyetimiz Nihat’ımızın üç yıl boyunca indireceği gibi. Bu ‘davnloğt’ sendromu hem müziğimizin hem futbolumuzun ortak sorunu. Asuman bi film indirdim netten, kadın sana, adam bana benziyordu. Adam bıktı aldatılmaktan gey oldu, kadın kötü yola düştü şey oldu.***Sözün özü bizde sokağa atacak para hiçbir zaman bitmez. Hal böyle olunca da “Benim param var, başkan olmak istiyorum” diyen zihniyet de ortadan eksik kalmaz. Dün bir gazetemizde “Beşiktaş’a 50 milyon yurosuyla başkan olmak isteyen F.D. diye bir adam” haberi arkadaşlar ve aile arasında tatlı bir heyecan yarattı. Tebrik için arayanlar, borç isteyen ilkokul arkadaşlarım, kutlayan taraftarlar oldu lakin ince bir detay var ki mevlam bana elli milyona yuro ya kulum demedi. O FD, bendeniz değilim. O kadar param olsa başkanlığa aday olur muyum parayla saadet ve başkanlık olur mu? Tanrım beni başkan mı yarattı? Balık baştan, insan aşktan kokar mı bunları bilemedim. Paralı başkandan hayır gören oldu mu? Ne başkanlar sevdik zaten yoktular. Yazın bir tivi programında “Sınırsız bir yetki ve parayla bir transfer yapacak olsanız Beşiktaş’a kimi getirirdiniz dye sordulardı da “Delgado’yu gönderirdim” demiştim. Bendeki biraz ters kafa, direk dibinden avuta çıkar. Şimdi benim gönderiverdiğim adam Beşiktaş’ımızın 3. bölge çeşitliliği için ‘Dünyayı kurtaracak adam’ gibi bekleniyor hem de ikinci kez. Sanki bilmediğimiz bir Boka Cünyors yıldızıymış gibi. Yani benden başkan olmaz. Ah topçu olaydım keşke, bir kayıp zaman golcüsü, düşük bonservisli yüksek forma aşklısı... Sevdadan yana asistleri itinayla doksana takaydım. Gelişine vuraydım da son dakikada topun tamamı çizgiyi geçtiğinde yer gök inleseydi BeşiktAŞK diye. Deplase oldum sana geliyorum Asuman

Çarşamba, Aralık 16, 2009

Beşiktaşk sahada da tribündede mücadeleden yanadır


İl Güvenlik Kurulu; Süper Lig'de Cuma günü oynanacak olan Beşiktaş-Bursaspor maçı öncesinde yaptığı ve emniyet, gsgm ile iki kulüp temsilcilerinin katıldığı toplantıda geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Bursasporlu taraftarların stada alınmayacağını açıkladı. Bursa'da oynanan maçlarda ise Beşiktaş taraftarları tribünlere alınmıyordu.

Eğer 2 saatliğine 3000 kişinin güvenliğini sağlayamıyorsa bu polis 70 milyonun 24 saat nasıl güvenliğini sağlıcak anlamak mümkün değil.İlerde kimlik kontrolü yapılıp bursalı beşiktaşlılar da mı alınmıcak Bu işin sonu nereye gidecek merak ediyorum.
Bursalı taraftarlar kirli oyunlarla düşmelerini faturasını beşiktaşa çıkardıklarında beşiktaşlı taraftarların takımına sahiplenme duygusunu gördüler
Biz tutkuya tutkuyla sevenlere herzaman saygı duymakla beraber biliriz ki asla Sevgiye yasak konulamaz





Salı, Aralık 15, 2009

Ya stadımız böle olsaydı


Yd tribünlerin 3/4 temizledim protestolar sürerse diğerlerini de temizlerim derdi

Kartal gol gol gol tezahuratının yerini kartal yüz yüz yüz alırdı.

Beleştepe yerini beleşkayıklar alırdı.

Bağırmayanı denize atardık.

İ.Üzülmez sağ ayağıyla 2.ortamı bu stadda yaparım diye açıklardı.





Pazartesi, Aralık 14, 2009

Bu kadar sevmeyin be kardeşim


Bu takımı herkes çok seviyo başkanı beşiktaşlı teknik direktörü beşiktaşlı altyapıdan yetişen nihat beşiktaşlı buraya kadar herşey süper Herkesin hayalindeki takım profili. Peki niye ben sahaya bakınca beşiktaşlı olarak alman ernst italyan ferrraiyi görüyorum. Dışardan birini getirip bu takımı izletsek takımda kim gerçekten beşiktaşlı diye sorsak ne derler acaba???
Ey Yd parayı veriyosun büyük beşiktaşlısın !!!!!sonrada geri alırım onlar çoçuklarımın geleceği diyosun peki sırtımızdaki formaya verdiğimiz para ile cepimizdeki maç bileti parası bizim çoçuklarımızın geleceği değilmi biz bunları kimden alacağız.

Ey Md yıllarca hayalini kurduğun son yıllarda bu hayalini her yerde dinlendiğin takım bu değil mi. Hayalini gerçekleştirdiğin takımı böylemi yönetiyosun biz 100 yıl kadrosunu metin ali feyyazlı kadroyu ezbere sayarken senin kadronu ilerde kim sayacak

Ey nihat gördüğün heryeden kaleye vurmana gerek yok sen beşiktaşlı nihatsız kime neyi ispatlama çalışıyosun rahat ol çık oyna
Bu kadar beşiktaşlılık sevgisi biraz fazla olmuyor mu beyler??? Bırakın biraz da başkaları sevsin

Hep Hüsran Hep Hüsran


En son BEŞİKTAŞ maçlarını keyifle 100.yıl da izledim ne zamanki samsun maçından sonra ne olduysa takıma mı BEŞİKTAŞ ı yönetenlerimi anlıyamadım şöyle rahat rahat bi maç izleyemidim.ne takımda ruh ne yönetimde futbolcular paranın yönetim kendi rantın peşinde gerçek bir BEŞİKTAŞ lı çıkıpda bu BJK'yı yönetmiyo sezon başında para para diye tutturan nobre ilk başta BEŞİKTAŞ ı istemeyen sonra avrupada hiç bi takım almayınca BJK'a gelen nihat ne oldu bu mu BEŞİKTAŞ'lılık sanki futbola yeni başlamış gibi topa vuramıyolar o haca kulube oturan hoca neyi izliyo benim gibi türbünde maç izler gibi maç izliyo bu adamlar 15 haftadır böyle 6 aylık sakat delgado bile düzeldi bunlar hala form tutacaklar da gol atacaklar hoca ne işe yarar neden düzeltmez futbolcuları yada futbolcuların kapasitesi bu kadar ozaman takıma yakışır futbolcu alacaksın sıradan futbolcu değil bu takımda sivok,ferrari,fink,ernts,bobo biraz da tello onun ışında geriye kalanlar sadece ordan oraya koşoyular hiç bi üretkenlik yok takım seyirci ve üstüne giydikleri büyük forma ile ligde burdalar peki takımı kim sırtlıyo sezon içinde takımdan gönderilmesi düşünülen fink+bobo demekki onlarıda gönderseler vay beşiktaşın haline sezon başında para para diye tutduranlar aldıkları paranın hakkını yada hesabını versinler.Biz taraftarlara bu üzüntüyü bu stresi yaşatmaya hakları yok BEŞİKTAŞ kulübü kimsenin tekelinde değildir bunu bu büyük kulubü ve takımın başında olanların nereyi yönettiklerinin farkına varması gerek

Perşembe, Aralık 10, 2009

Bu Yönetim ve Bu Hocayla Nereye Kadar


Sayın md kesin galip gelmesi gereken cska maçına öyle bi kadro çıkarmışki 8 tane defans ağırlıklı futbolcu bide rüştü 9 kişi geriye kalıyo tello ile bobo bu ikisinden de kalabalık cska defansını geçip gol atmasını bekliyo sonra da çıkıp maç sonrası kendi ağzı ile bu takımın golcü sorunu yok gol atma sorunu var diyo bu nasıl bi mantık maça çıkarttığı kadroya bak maç sonrası yoruma bunu madem biliyodun da maçlara niye yanlış kadro çıkartıyosun bi insan bi maç yanlış yapar iki maç yapar üçüncüde doğru yolu bulur takımdaki golcüler yeter golcü sorunu yok gol atma sorunu varmış nobre + nihat maliyeti 10 mliyon euro attıkları gol toplam da 1 Gaziantep'den iki adam alındı tabata ismail köybaşı nedir maliyeti 15 milyon euro + serdar kurtuluş ama kim oynuyo 35 lik ibrahim üzülmez tabata hiç yok bu paralar oratalığa saçılıyo ondan sonra kulübün bana borcu var çocuk gibi oyun bitince misketlerimi alır giderim der gibi büyük BEŞİKTAŞ kulubünü yönettiklerinin farkında değiller herhalde yönetim yanlış yapıyor hoca yanlış yapıyor ceza yı üzüntüyü hep büyük BEŞİKTAŞ taraftarı çekiyor.

Çarşamba, Aralık 09, 2009

aziz Ne sin den masallar



Aziz Yıldırımmm, Kulüpler Birliği Vakfı başkanlığı görevine devam etme kararı aldı.Eskişehirspor-Fenerbahçe maçı sonrası Kulüpler Birliği başkanlığından istifa ettiğini açıklayan Aziz Yıldırım ikna edildi.


Üst üste 3 yenilgiden sonra gündemi değiştirme manevraları gene tuttu. Yiyen fenerlilere afiyet olsun Ne demişler bi avuç fındık yersen

Krasic'in gönlü Beşiktaş ta


Milliyetin haberine göre;

Rüştü 'nün yüzüne aldığı bir darbe sonucu sakatlanması (umarım sakatlığı ciddidir) ve yaklaşık 5 dakika süren tedavisi sırasında siyah beyazlı takımın kaptanı İ.Üzülmez Rus ekibinin ilk golünü atan Krasic ile hararetli bir sohbet içerisindeyidi. (Hikaye burda başlıyo iyi bir giriş tam kahve muhabetti)İbrahim Üzülmez, Krasic ile ingilizce(!!!!!) olarak yaptıkları sohbette 25 yaşındaki oyuncunun kendisine CSKA Moskova'dan ayrılmak istediğini ve ancak teknik direktörü Leonid Slutski'nin transferine izin vermediğini söylediği öğrenildi. Yapılan bu kısa muhabbette Sırp oyuncunun, ayrıca İbrahim Üzülmez'e liverpool'a transfer olma isteğini de paylaştığı kaydedildi.


İyide bizim deli ibo türkçe bilmiyoki nası ingilizce konuşsun hem ne kulak varmış saha ortasını duydunuz Aslında heber şöyle bitmeliydi Liverpool istiyor ama benim gönlüm Beşiktaş'ta

Yenilgiye üzülememek


Deplasmana kötü otobüslerle gittik Akşam maç sekizdeydi ama biz öğlen 12 de staddaydık Koca adam olup işe takım elbiselerle gitmeye başladık ta ama içimizdeki beşiktaş forması hiç çıkaramadık. Nartallodan gol erkandan orta bekledik. Valeranga hezimeti ertesinde hemen stada koştuk. Yenilsende yensende diyebilmek için tuttuk hep

Ancak YD'nin başkan olması tribünde taraftarını dövdürmesi tüm fenerlilere beşiktaş formasını giydirmesi beşiktaşlılık duruşunun kaybolması(hiç duydunuzmu febe gese duruşu diye) Herkes total futbol peşindeyken MD nin bi adamın peşine adam takması..Bir türlü o büyük beşiktaşın ortaya çıkamaması

Tribün bile artık takımı kaderine bırakmış yeter diye bağırmaması. Biz galibiyetlerden bile çok sevmiyormuyduk takımımızı, niye 8 maç yenip takım potaya girince birden protestolar susuyor. Oysaki biz hep tribünle ayakta kaldık Tüm yabancılar beşiktaş güçlü takım demek yerine müthiş seyircisi var derdi.

MD nin teknik direktör YD nin başkan olduğu takımı tutmanın zorluğu beni değiştirmeye başladı. Yenilgiye öle eskisi gibi üzülmüyorum yendiğimiz sabah tüm gazeteleri alıp zevkle okumuyorum

Yazmadan geçemicem

Bir diğer duyarsızlıkta 7 kişinin öldürülmesiyle ilgili niye heryerde bayraklar yarıda değil niye soyadı Türk olanlar bizi tehdit ediyor. Ben diyarbakırlı hakkarili bi vatandaşımızın da o üniformayla öldürüldüğünde çok üzülüyorum. Niye protesto edemiyoruz.Yav bu ülke sınırları 1923 de çizilmedimi herşeyi başa mı sarıyoruz

Niye biz herşeye alıştırılıyoruz

Pazartesi, Aralık 07, 2009

Bu golün bi anlamı olmalı


Umutla gittiğimiz Moskovada tipik beşiktaş maçı oynayıp iyi futbol kötü skorla uçağa binip dönerken son dakika atılan bu golün bi anlamı olmalı. febe ve geseye uefada çakıp kupayı almak bize şampiyonlar Ligi finali kadar zevk verecektir. Geliyoruz bekleyin aman sakın elenmeyin

Pazar, Aralık 06, 2009

Gitmesinide Sevmesinide bilenlere


Kendi takımından önce diyarbakırsporlu futbolcuları tribünlere çağırıp Türkiye diye bağırarak 36° - 42° Kuzey enlemine, 26°-45° Doğu boylamına mesajımızı gönderdik. Keşke diyarbakır belediye başkanı kendi ülkesini bırakıpta ülkemize konuk olsaydı . Keşke çankaya ilçesi bir günlüğüne beşiktaş ilçesine bağlansaydı da onlar da mesajımızı alsaydı. Diyarbakır tribünleri ile beşiktaş tribünlerinin siyah ve beyaz yaparken sorunun çim topraklarda değilde anlayışta olduğunu mu gösteriyordu acaba.Batı boylamında beraber yaşayan kişiler neden doğu boylamında yaşayamıyordu Bursa da antep te dışlanmayı gören basın birleşme isteğine niye yeterince yer ayırmıyordu. Birileri halen öğrenemedi ya haritalarımızı cetvelle çizdirmediğimizi işte ona çok üzülüyorum.
Futbol sadece futbol olmaktan çoktan çıktığı günümüzde tribünün durduğu yer bize gurur veriyordu. Balkanları kaybettiğinde kırmızı rengini kaybeden bu büyük klüp kırmızıyı yüreğine saklamıştı. Siyah çizilmeye çalışılan gelecekte beyaz yarınlar istiyordu.
Hem ülkemin hem takımımın başkanlarından kurtulması dileğiyle...

Perşembe, Aralık 03, 2009

Beşiktaşlılık Moda Oluyor



Oray Eğin'den
Beşiktaşlılık moda oluyorMustafa Denizli'nin Türk futboluna en büyük katkılarından biri nereye adım atsa orayı bir cazibe merkezi haline getirmesi. Geçen sene Beyaz Türkler'in futbolun geleceğine dair tek umuduydu Denizli'nin Beşiktaş'ı. Anadolu'nun, muhafazakarlığın her yeri ele geçirdiği bir Türkiye'de futbolun da Sivasspor egemenliğine geçmesini engelledi. Bu sene büyük umutlarla sezona başlayan Galatasaray ve Fenerbahçe dökülürken, Beşiktaş sürekli çeşitli sürprizlerle heyecanımızı sürdürüyor.Kim düşünürdü Beşiktaş gibi renksiz (takım rengindeki renksizliğiyle övünen üstelik) bir takım futbolun geleceği olacak?Şahsen ben Beşiktaş'ın cazibe merkezi olabilme ihtimalini Pascal Nouma'yı yolladıklarında ebediyen kaybettiğini düşünmüştüm.Mustafa Denizli'nin karizması o renksizliği yok edecek kadar kuvvetli demek ki...Neyse...Benim sözüm buraya kadar... Beşiktaşlılık hakkında görüşleri olan daha iyi biri var.Beşiktaş heyecanı en iyi yaşayan gazeteci atv Haber'in yayın yönetmeni Erdoğan Aktaş. Bizzat gözümle Manchester United maçında gördüm. Kendinden geçiyor.Hazır Beşiktaşlılık moda olmaya başlamışken Erdoğan Aktaş'ın 'Beşiktaşk' hakkındaki görüşleriyle baş başa bırakıyorum sizi...***'Sevgili Oray, Manchester notlarını okudum. Gerçekten çok güzel detaylar gözlemlemişsin. Bir de beni, 'En fanatik Beşiktaşlı gazeteci' olarak değerlendirmişsin. Teşekkür ederim. Beşiktaş ile ben yan yana, güzel. Bu şekilde kurulmuş bütün cümlelere hayranlık duyarım zaten. Aşk. Beşiktaşk.'Ancak şaka bir yana, şunu belirtmek isterim ki, 'Beşiktaşlılık fanatizm değil, realizmdir.' Çünkü biraz düşününce sen de bana hak vereceksin ki, 'Aslolan hayattır, hayat da Beşiktaş.' Zaten renkleri de öyle değil mi? Siyah ve Beyaz. Hayatın kendisi gibi yani. Beşiktaş sevgisi, çıplak bir gerçekliktir ve o alanda griye yer yoktur. Siyah. Beyaz.'Biliyorum ki, beni anlamakta zorlanıyorsun, ancak sana şöyle bir örnek verebilirim. Hani o muhteşem gecede, Old Trafford'dan ayrıldıktan sonra güle oynaya galibiyeti kutlamaya gitmiştik ya. Arkadaşların bazıları şampanya içmişti. Sen bana martini ısmarlamıştın. Kadehler kaldırıldı. O mutluluk hali -belki de en çok benim- hücrelerimize yayılırken, aynı dakikalarda Adana'da bir anne, o muhteşem gol sonrası, başka planlar yapmış.'Sabah galibiyetin coşkusuyla kalkıp, siyah beyaz eşofmanlarını giymiş. Muhtemelen yatmadan önce de, formasını öper o anne, evladını öper gibi. Benim gibi yani. Çünkü her gece öyle yatarım ben. Önce evlatlarımı öperim, sonra formamı. Öyle ya, uyuyup uyanmamak var. 'O anne de bir gün uyanmış ve kalktığında evladının acı haberini almış, Şırnak'ta şehit olmuş oğlu. İşte bizim o kadar eğlendiğimiz, birlikte kahkahalar attığımız gecede, anne de planlarını yaparak evladını yanına, mezarlığa koşmuş, Elinde Beşiktaş forması, oğluna anlatmış o muhteşem geceyi. Çünkü o da biliyormuş, yaşasa, sokaklara çıkarmış oğlu, 'Beşiktaş sen bizim her şeyimizsin' diye bağırarak. 'Mezar taşına eğilmiş, elleriyle silerken mermeri, Beyaz'ı anlatmış oğluna, kendisi siyahlar içindeyken. O coşkuyu, o duyguyu...'Ya Sevgili Oray, böyledir işte Beşiktaş sevgisi. Ölümle yaşamı ayıran çizgi, siyahla beyazı ayıramaz. Ve gerçek Beşiktaş sevgisi, siyahla beyaz gibi, ölümle yaşam gibi gerçek bir duygudur. Sadece bir doksan dakikanın coşkusu değil, hayatın kendisidir. 'Bu yüzden ki sevgili Oray, Beşiktaş sevgisi fanatizm değil, realizmdir. Hayatın kendisi gibi yani.'Anlıyorsun değil mi?'

Çarşamba, Aralık 02, 2009

Beşiktaşa Başkan Olsana


Şöle sağlam bi defanss organizasyonu kurmuş golcülerin gol atmasını beklerken bizde çorbaya tuz atalım dedim ve düşünmeye başladım Birden kendimi geçmiş forwadlerle teselli ederken buldum Ferdinand amokachi pascal carew bizim forwad siyahsız olmaz derken aklıma kuntz geldi.Hani bi gese maçımız vardı 2-1 yenildiğimiz hurriyet manşeti gese 2 kuntz 1 di çılgınca bağırırdık kuntz kuntz kuntz diye adamı 33 yaşına aldık diye her işi yaptırmıştık sağ bek sol bek ön libero forwadd...
bi baktım ki FC Kaiserslautern başkanı olmuş bizim kuntz hemen değişseydik ya hem bölece azize kılıklı başkandan kurtulup şöle kartal yürekli biri gelirdi beşiktaşımıza.yakışmazmıydı bize çok da güzel olurdu hem yaşıda iyice ilerlemiştir bonservis falanda vermeyiz.

Sen Ne Çoçuğusun


Hıncal Uluç


'''16-17 yaşındaki adamların oynadığı Manchester'ı yenmenin adı nasıl 'Tarihi yazmak' oluyor! Türk futbolu bu kadar aşağılık mı? Bu kadar mı rezil haldeyiz, bu kadar mı zavallıyız biz!.. Ben Beşiktaşlı olsaydım, Manchester başlıklarını görünce utanırdım; Türk olarak utandım.Manchester'ın C takımını, gençlerini yenince tarih yazıyorsa Beşiktaş, yarın devamında UEFA Kupası'nı kazanırsa ne yazmış olacak? Tarih Manchester galibiyetiyle bitti, yazıldı. Uzay tarihi mi yazacağız? Böyle bir şey olur mu?''demiş

Kartal'ın 1-0 yendiği kadro, Premier Lig ve Şampiyonlar Ligi'ndeki 19 maçın yüzde 46'sında görev almış.yaş ortalaması da 25!.Üstelik hiçbiri ilk kez o maçta görev almamış aynı kadro totenhamı 2-0 yendi Kartal ise Devler Ligi ve ligdeki 19 maçın yüzde 60'ında 27.5 yaş ortalamasına sahip bir kadro ile mücadele etti.Sahanın en genç oyuncusu Batuhan Karadeniz.

obertan geçen sene bordeaux takımı fransada şampiyon oldu, her maç nerdeyse ilk 11 başladı. park,psv ile ş.liginde çeyrek final gördü.
gary neville, maunun efsane giggs,beckham,scholes,butt jenerasyonundan geldi.
nemanja vidic. pique ve ramos'la birlikte son 1-2 yılın en iyi savunmacısı.
macheda, lazio dan alındı. geçen sezon yedekten girip attığı gollerle belki de takımına şampiyonluk yolunda en önemli puanları kazandırdı.
oyuna daha sonradan owen,evra ve carrick giriyor.

Hadi onlar çoluk çoçuk ta sen ne çoçuğusun